Yapay Düşüncenin Tutsaklığı: Hür İrade Mi, Programlanmış Tepki Mi?
Bu konudaki yazı dizisi aşağıda sevgili okur. Keyifli okumalar.
https://www.bomba15.com/selim-kutlu-yazdi-dogumdan-yalnizliga-ozgurlugun-en-ilkel-haliyle-tanisma
https://www.bomba15.com/selim-kutlu-yazdi-mulkiyetin-bedeli-ozgurlugun-ekonomik-boyutu
https://www.bomba15.com/selim-kutlu-yazdi-gizil-gucler-icimizdeki-ozgurluk-katilleri
https://www.bomba15.com/selim-kutlu-yazdi-ozgurluk-yazi-7-robotlasan-insanin-icyuzu
Önceki yazılarda soyutlanmış bireyin güven duygusundan yoksun oluşunu, yalnız kalmamak için sado-mazoşist eğilimler geliştirdiğini, otorite ve güç kavramlarına karşı insan tepkilerini, tip insanın davranışlarını anlattım. Bu yazıda hür iradenin varlığını irdeleyeceğim.
Karar Alma Mekanizması
Herbirimizin karar alırken, geliştirdiğimiz analiz yöntemini kullanırız. Eleştirel düşünme becerimizin bize verdiği ölçüde de sağlıklı kararlar alabilriz. Düşünce sistemimiz küçük yaşlarda oluşmaya başlar. Kişi benliğinde olduğu gibi, sağlıksız ortamda karar alma mekanizmamız da gelişemez.
Örneğin bir kız çocuğu, annesinin sürekli sevgiden ve dostluktan bahsetmesine karşın, aslında soğuk ve bencil olduğunu anlaması; ya da bir oğlan çocuğuna, babasının kibar konuşmasını tembihlemesine karşın kendisinin küfürlü ve kaba konuşması, onun içtenlikli davranmadığının ispatıdır. Çocuklar tutarsızlığı hisseder, adalet ve hakikat duygusu zedelenir. Anne ve babaya bağımlı olduğundan eleştirel bakış açısını bastırır. Bunu diri tutmak çocuk için tehlikelidir. Bir süre sonra bu tutarsızlıkları fark etmemeye başlar, onun için normalleşir. Düşünce, tabiatının dışına çıkmış ve sakatlanmıştır.
Bu yapay düşünce örneği birçok durumda karşımıza çıkıyor. Yapay düşünce oluşumunda düşüncenin doğru veya yanlış olması sorun değil aslında. Sorun; kabul edilen düşüncenin kişinin kendi düşüncesi olmamasıdır. Öz düşünce doğru olmayabilir, bu her zaman ihtimal dahilindedir. Ama kişi başkasının düşüncesini uygulama refleksi ile büyürse, ve bu bir topluluğu etkilerse, burada hür iradeden bahsedilemez. En acı örneklerinden biri holokost soykırımıdır. 6 milyon yahudi sistemli bir şekilde öldürüldü. Bunu yapan 3-5 faşist alman askeri değildi elbet. Organize bir insan topluluğu, az önce bahsettiğim refleksler ile, yıkıcı eğilim içinde, olayları kendi benliklerinde ussallaştırmış. Bir toplumun bu hale gelebilmesi çok korkutucu.
Yapay düşünce sistemi karşımıza, yapmak istemediğimiz şeyleri ussallaştırırken de çıkar. Örneğin çok yakın bir arkadaşınız maddi olarak sıkışmış ve sizden borç istiyordur. Siz ona borç vermek istemezsiniz. Arkadaşınıza ödünç para vererek sorumsuz olma veya başkalarına sırtını dayama eğilimini desteklemek istemediğinizi kendinize telkin edersiniz. Aslında arka planda cimrilik güdüsü size bu nedeni oluşturmanıza sebep olmuştur. Demek ki düşüncenin yapaylığını anlamak için arkasındaki asıl nedeni bulmak gerekiyor.
Düşünme sistmei için geçerli olanlar, istem için de geçerlidir. Çoğu kişi bir dış güç tarafından, açık açık bir şey yapmaya zorlanmadıkça, kararlarının kendilerine ait olduğuna inanır. Bu büyük bir yanılgıdır. Kararlarımızın çoğu bize dışarıdan önerilmiştir. Beklentilere uygun davranmak soyutlanmamızı önler. Bu güdü toplumun dayattığı bütün önermelere sorgusuz kucak açmamıza neden olur. Soyutlanma korkusuyla, özgürlüğümüze, yaşamımıza ve rahatımıza doğrudan gelebilecek tehditlerin yarattığı korkuyla güdülmüş bulunmamıza karşın, kararı verenin kendimiz olduğu konusunda, kendimizi ikna ederiz. Çocuğunuza okula gitmek isteyip istemediğini sodruğunuzda istediğini söyleyecektir. Çünkü ondan beklenen budur. Yapmadığı senaryoda başına geleceklerden korkar. Veya kaçımız işimizi seviyoruz? Ama sorsan herkes işinden memnun. Aynı durum burada da geçerli.
Günlük yaşantıda insanların bir şeyi yapmaya karar vermiş, bir şeyi istemiş gibi göründüğü ama aslında yapacakları şeyi zorunlu kılan birçok etken olduğu ve bu etkenlere uyum sağladıkları birçok olay bulunmaktadır. Kişiler aslında düpedüz geleneklere, göreve veya baskıya boyun eğen bir dizi davranış içindedir. Bunu “kendi kararım” bakış açısı ile ussallaştırır. Özgün kararlar yok denecek kadar azdır.
Hür irade konusunu açıp biyolojiye değinmeden olmaz. Serkan Karaismailoğlu’nun “Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum” kitabında, “Hür irade yoktur, hepsi vücudumuzda gerçekleşen biyokimyasal tepkimelerin bir sonucu.” ifadesi hormonlarımızın karar alma mekanizmamızda ne kadar etkili olduğunu betimliyor. Bu kısmı uzatmadan eğlenceli bir bilgi vereyim. Vücudunuzda salgılanan seratoninin (mutluluk hormonu) % 95’i bağırsaklarınızdaki bakteriler tarafından salgılanır. Tatlı birşeyler yerdiğinizde, karbonhidrat ile beslenen bakterileriniz de sizin kadar mutlu oluyor haliyle.
Anlattığım bu hal içinde özgün düşünme, arzulama veya isteme yerine yapaylarını koymak, özgün benliğin yerine yapay benliğin oluşmasına sebep oluyor. Tek tip insan, robotlaşma gibi kavramların arka planındaki çalışan mekanizmaların bir kısmı bu şekilde. Toplumu şekillendiren eller bu enstrümanı ustaca kullanıyor. Günün sonunda, kendi kararlarını verdiğini zanneden, ama bir yığın önerme altında güdülen, yönetilen, sömürülen bir toplum ortaya çıkıyor.
Hoşçakalın…