Üniversite Sınavı Değişiyor mu, Yoksa Biz mi Geç Kaldık?

Türkiye’de üniversite sınavı her yıl değişiyormuş gibi tartışılır. Sorular zorlaştı mı, kolaylaştı mı, sistem değişecek mi? Oysa asıl soruyu çoğu zaman ıskalıyoruz:
Sınav mı değişiyor, yoksa dünya mı?

Bu sorunun cevabını aramak için sınav kılavuzlarından çok daha uzağa, OECD raporlarına ve PISA sonuçlarına bakmak gerekiyor. Çünkü bugün TYT ve AYT’de gördüğümüz dönüşüm, tesadüfi değil; küresel bir zihniyet değişiminin doğal sonucu.

PISA’nın Söylediği Şey Çok Net

PISA, öğrencinin ne kadar bilgi ezberlediğiyle ilgilenmez. Şunu sorar:
“Bu öğrenci, öğrendiğini gerçek hayatta kullanabiliyor mu?”

Bir metni okuyup ana fikrini çıkarabiliyor mu?
Bir matematik problemini günlük hayatla ilişkilendirebiliyor mu?
Bir bilimsel veriyi yorumlayıp mantıklı bir sonuca ulaşabiliyor mu?

Türkiye’nin PISA sonuçları bize acı ama öğretici bir tablo sunuyor: Öğrencilerimiz bilgiye ulaşıyor, ancak bilgiyi işleme ve kullanma noktasında zorlanıyor. OECD’nin yıllardır altını çizdiği mesele tam olarak bu.

Bu Tablo Üniversite Sınavını Neden İlgilendiriyor?

Çünkü üniversite sınavları, bir ülkenin eğitim felsefesinin aynasıdır.
Ezberi ödüllendirirseniz, ezber yapan kazanır.
Düşünmeyi ödüllendirirseniz, düşünen öne geçer.

Son yıllarda TYT ve AYT’de gördüğümüz değişimi ben bu çerçevede okuyorum. Sorular artık daha “zor” olduğu için değil, daha fazla düşünmeyi zorunlu kıldığı için öğrencileri zorluyor.

TYT: Hız Sınavı Değil, Anlama Sınavı

TYT uzun zamandır yanlış tanımlanıyor. TYT bir “bilgi sınavı” değil, temel yeterlilik sınavıdır. Yani ölçtüğü şey şudur:
Bu öğrenci okuduğunu anlıyor mu?
Mantık kurabiliyor mu?
Verilen bilgiyi yorumlayabiliyor mu?

‘’Türkçe sorularındaki uzun paragraflar, matematikteki günlük hayat problemleri, grafik ve tablo yorumları… Bunların hiçbiri tesadüf değil. PISA’nın okuma ve matematik okuryazarlığı anlayışıyla birebir örtüşüyor.’’

Bugün TYT’de başarılı olan öğrenciler, “çok soru çözenler” değil; okuyan, düşünen ve sorgulayanlardır.

‘’AYT: Bilgi Yetmiyor, Becerisi Olmayan Kaybediyor’’

AYT’de ise dönüşüm daha sessiz ama daha derin.
Formülü bilmek hâlâ gerekli, evet.
Ama artık yeterli değil.

Sayısal alanda bir öğrenciden sadece işlem yapması değil, o işlemi neden yaptığını açıklayabilecek bir zihinsel altyapı bekleniyor. Fen sorularında deneysel düşünme, matematikte problem senaryosu, eşit ağırlık ve sözel alanlarda metinler arası ilişki kurma bu yüzden öne çıkıyor.

MAKÜ İlahiyat Fakültesi’nde Üç Aylara Anlamlı Karşılama
MAKÜ İlahiyat Fakültesi’nde Üç Aylara Anlamlı Karşılama
İçeriği Görüntüle

Bu, AYT’nin “bilgi deposu” öğrencilerden yavaş yavaş uzaklaştığını gösteriyor.

Peki Öğrenciler Ne Yapmalı?

Burada ailelerin ve öğrencilerin duyması gereken net bir gerçek var:
Bu sınav sistemi artık sadece çalışkanlığı değil, doğru çalışmayı ödüllendiriyor.

– Okuma alışkanlığı olmayan bir öğrencinin TYT’de başarılı olması çok zor.
– Matematiği ezberleyen ama problem çözemeyen bir öğrencinin sıralama yapması zor.
– Alan bilgisini yorumlayamayan bir öğrencinin AYT’de fark yaratması zor.

Yani mesele daha fazla test değil; daha nitelikli zihinsel antrenman.

Son Söz: Değişen Sınav Değil, Ölçülen İnsan Tipi

Ben üniversite sınavında yaşanan bu dönüşümü bir “zorlaştırma politikası” olarak değil, ölçülen öğrenci profilinin değişmesi olarak görüyorum.

Artık sistem şunu soruyor:
“Bu öğrenci üniversitede düşünebilir mi, üretebilir mi, problem çözebilir mi?”

PISA ve OECD raporlarının işaret ettiği yön tam olarak burası. Türkiye bu dönüşümü bir günde tamamlamayacak. Ama yön belli:
Ezberden beceriye, bilgiden düşünceye doğru.

Öğrenciler için gerçek avantaj, bu yönü erken fark edenlerde olacak. Yıllardır söylediğimiz gibi devir artık yolu bilenlerin değil yolu yürüyenlerin devri olacaktır…

Aras Furkan Karaıslı
Araştırmacı Yazar – Eğitmen