Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin köklü demokrasisi ağır bir darbe almıştır.
İçişleri Bakanlığı’nın rakamlarına göre bile ülkenin neredeyse yarısının katıldığı Gezi Direnişi’ni cezalandırmak için açılan davada, akıl almaz gerekçelerle 18 yıl hapis cezasına mahkûm edilen ve AYM'nin 2 kez hak ihlali kararı vermesine rağmen tahliye edilmeyen TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın bugün milletvekilliği de düşürülmüştür.
Anayasa Mahkemesi’ne adeta bayrak açan Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Atalay hakkında verdiği karar Meclis'te okunmuş ve adeta anayasal bir darbe yapılmıştır.
Bu kararın Meclis’in bir başkanı yokmuşçasına zamanında FETÖ’nün sözde liderine düzdüğü övgüler hâlâ arşivlerde duran, Adalet Bakanı olduğu dönemde neredeyse darbe dönemlerini mumla aratan uygulamalarıyla akıllara kazınan AKP’li Bekir Bozdağ’ın okuması da, yine zamanında anlata anlata bitiremedikleri mağduriyetleri için AİHM’e başvurmuş AKP’li vekillerin AYM’yi hiçe sayan bu kararı çılgınlar gibi alkışlaması da “demokrasi amaç değil araçtır” diyen zihniyetin demokrasi için ne büyük bir tehlike olduğunu bir kez daha ortaya sermiştir.
Her zaman demokrasiden, insan haklarından, hukukun üstünlüğü ve tarafsızlığından yana olan Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz:
• Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi sadece onun Anayasal güvence altındaki seçilme hakkının değil ona oy verenlerin seçme hakkının da gaspıdır ve bu gaspın geri dönüşü yoktur. Bu kararla milyonlarca yurttaşın oyu da bir çırpıda çöpe atılmış, halkın kendisini yönetenleri seçmesi anlamına gelen Cumhuriyet darbe almıştır.
• Bu karar, iktidarın Anayasa’yı da Anayasa Mahkemesi’ni de nasıl pervasızca hiçe sayabileceğinin de en vurucu örneği olmuştur. An itibariyle Anayasa’da laiklikle ve insan haklarıyla ilgili maddelerin dahi bir güvencesi kalmamış, ülke bir hukuk ve demokrasi kaosuna sokulmuştur.
• Milletvekili seçildikten sonra “Anayasaya sadakatten ayrılmayacaklarına” dair yemin eden iktidar özneleri, sözlerin de yeminlerin de ilkelerin de kendileri için ne kadar değişken olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Bu kararın ardından yerel seçimlere gün sayan ülkemizde seçimlerden daha önce hukuk ve demokrasi mücadelesi verilmesi gerektiği tartışmasız bir gerçek olarak öne çıkmıştır. Zira hukukun olmadığı, yurttaşın adalet için başvuracağı son kapı olan yüksek mahkemelerin çalışmadığı, yurttaşların oylarının bile gasp edilebildiği bir yerde güvenli ve adil bir seçim yapmak ütopya haline gelmektedir.
Meclis’teki muhalefet de toplumsal muhalefet de silkelenmeli, Anayasal düzene sahip çıkmalıdır. Yaşanan garabet açık açık sivil darbedir ve ülkemizde demokrasi mücadelesi her zamankinden daha hayatidir.
Eğitim-İş olarak Anayasa’yı, kişi hak ve özgürlüklerini, seçme ve seçilme hakkını hedef alan Can Atalay kararını şiddetle kınıyor, çok geç olmadan hukuk düzlemine dönülmesi çağrısında bulunuyoruz.