Son günlerde Isparta merkezli bazı söylemler, Burdur’un eğlence anlayışını hedef alıyor. Isparta’da bir grup Burdurlu genç eğlence için gelince, “Burdur bitti, eğlence merkezi biziz” havasına girenler, aslında neyi “eğlence” zannettiklerini sorgulamalı. Çünkü Burdur hiçbir zaman plastik ışıltıların, sınırsız tüketimin ve yüzeysel mutlulukların peşinden koşmadı. Eğlenceyi; doğasında, kültüründe, mütevazı ama zengin geçmişinde buldu.
Burdur eğlenmeyi bilir, sadece Isparta gibi pahalıya satmaz
Evet, Burdur'da her köşe başında alkol sunan mekanlar yok. Her sokakta bir alışveriş merkezi, her caddede gürültülü kulüpler yok. Ama buna “eksiklik” demek yerine, belki de “bilinçli tercih” demek gerekir. Çünkü Burdur, doğasını, huzurunu, tarihini ve değerlerini, ucuz tüketim kültürüne satmıyor. Sagalassos’un taşlarında yürüyüp antik bir medeniyetin izlerini aramak mı daha anlamlı, yoksa markaların kucağında “eğleniyormuş gibi” görünmek mi? Salda Gölü’nün sessizliğinde iç huzuru bulmak mı, yoksa sabaha kadar bitmeyen yapay ışıklarda kaybolmak mı? Burdur’un cevabı net: Eğlence dediğin, önce ruhuna iyi gelmeli.
Isparta’nın parlak vitrininin arkasında ne var?
Bugün Isparta, “eğlence merkezi olduk” diye övünüyor. Ne üzerine inşa edilmiş bir merkez bu? Ulusal zincir kafeler, fast food restoranları, yüksek alkol tüketimi ve beton yığını AVM’ler. Peki bu gerçekten gelişmişlik mi, yoksa sadece markalara kazandırılan milyarlarca liranın acımasız dansı mı?
Burdur, gençliğini bu sahte parıltıya kaptırmak istemiyor. Çünkü burada eğlence, sadece harcama değil; anlam, üretim, paylaşım demek. Öğrenciler doğada kamp kurar, kültürel etkinliklerde bir araya gelir, sanatı konuşur. Burdur’un geleceği bu değerlere sahip çıkmakla güçlenir, “ben de bir AVM daha istiyorum” demekle değil.
Kültür mü, kopya hayatlar mı?
Isparta’nın sunduğu eğlence, aslında bir kopya yaşamdan ibaret. Batı’dan alınan tüketim alışkanlıklarının bir uzantısı. Aynı marka kahveler, aynı Instagram pozları, aynı yapay mutluluk. Oysa Burdur, yerli üreticiye destek olan, halk müziğine kulak veren, tarihine sahip çıkan bir eğlence anlayışına sahip.
Ve belki de asıl cesaret budur: Popüler olana değil, değerli olana sahip çıkmak. Burdur, geçmişin izlerini bugüne taşıyan, geleceğe ise kendine has kimliğiyle yürüyen bir şehir. Sırf bazı gençler geçici heveslerle Isparta’ya gidiyor diye Burdur’un “bittiğini” söylemek, en hafif tabirle haksızlıktır.
Son söz: Burdur, eğlenceyi satın almaz, yaşar
Haziran 2025’te Burdur Belediye Meclisi’nin alacağı karar, bir şehir kimliğinin de kararını verecek. Ya ruhunu AVM raflarına bırakacak ya da değerlerine sıkı sıkıya sarılacak. Bu şehir, Salda’nın suyunda kendini arayan, Sagalassos’un taşlarında tarihini hisseden, Lavanta tarlalarında huzur bulan insanların şehri.
Ve bu şehir biliyor: Eğlenmek, tüketmek değildir. Eğlenmek, kendini bulmaktır.
Burdur, kendini hiç kaybetmedi. O yüzden Isparta’nın eğlence tanımına ihtiyacı yok.