MAKÜ Avşar Han'da düzenlenen programa başta Vali Şerif Yılmaz ve MAKÜ Rektörü Prof. Dr. Adem Korkmaz olmak üzere, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Kürşat Tuncel, Burdur Merkez ve ilçelerinde çalışan basın mensupları, aileleri, İl Emniyet Müdürü Arif Çankal, İl Genel Meclisi Başkanı Muzaffer Bağcı, İlçe Belediye Başkanları, Rektör Yardımcıları, siyasi parti temsilcileri, Belediye Başkan Yardımcısı Serdar Başgül katıldı.

Programın açılışında Cemiyet Başkanı Tuncel, Rektör Korkmaz ve Vali Yılmaz konuşma yaptılar. Konuşmalar sonrası Burdur Gazeteciler Cemiyeti kurucu yönetim kurulu üyelerine anmalık takdiminde bulunuldu. Programın devamında Vali Yılmaz, protokol üyeleri ve gazeteciler ile günün anısına kutlama pastası kesildi.

Vali Yılmaz programda yaptığı konuşmada;

Biraz önce sayın rektörümüz söyledi; bu yemek programıyla ilgili yaptığımız istişarede benim teklifim şu oldu: Hem gazeteciler, hem idareciler günü aynı güne tekabül ediyor. Bu nedenle biz ikimiz de misafir olalım ev sahibi siz olun dedim. Sağolsunlar ev sahibi olarak bizi idareci olarak sizleri de basın çalışanları olarak beraber ağırlıyor. Bu vesileyle gazeteci arkadaşlarımızla bizleri buluşturduğu için kendisine ayrıca teşekkür ediyorum.

Tabi biraz önce Cemiyet Başkanımız da ifade etti: Gazete patronlarına karşı verilen mücadelenin, sonucunda alınan hakların yasalaşmasıyla ilgili süreç Türk demokrasisi açısından çok önemli bir tarih. Türkiye'de demokrasinin gelişmesi, yerleşmesi adına, bağımsız şekilde kendi hür iradesini aktarabilen, yazabilen, konuşabilen, demokratik ortamlar Türkiye'nin muasır medeniyet seviyesine ulaşmasında en önemli taşlardan, adımlardan bir tanesidir. Eğer bir gazete patronu gazetenin dışında yaptığı işlerle, yaptığı uğraşlarla, ticaretiyle gazeteciliği birleştiriyorsa, gazeteciliği kullanıyorsa ve bu durumdan dolayı kendisine işlem yapıldığı zaman da basın özgürlüğü diye lanse ediliyorsa, o zaman hepimizin düşünmesi lazım.

Gazetecilik aldığı bilgiyi, haberi kamu adına, millet adına bağımsız ve katkısız kamuoyuna aktarmak zorundadır. Bunu birilerinin patronluğu adına yapıyorsa orada gazetecilik olmaz. Gazeteci terör örgütü adına bir şeyler yazıyor, işlem yapıyorsa, terör örgütünün sözcülüğünü yapıyorsa, orada gazetecilik yok, terör örgütü var, terör örgütü mensupluğu var demektir. Böyle bir durum karşısında da hemen bu gazeteciler hakkında işlem yapılması gerekir.

Bugün bize gerek basın, gerek insan haklarından ders vermeye kalkanlar, kendi uygulamalarını ilk önce millete açıklamaları gerekir. Bugün terör örgütünün sözcülüğünü yapan, terör örgütünün gazetesini yönetenlere adli işlem yapıldığı zaman diyorlar ki gazeteci tutuklandı. Orada gazeteci tutuklanmadı, bugün FETÖ üyelerinden kaçan, yurt dışına gidenler gazeteci değil teröristtir. Eğer gazeteci ise gelir görevini mesleğini herkesin yaptığı gibi, hazurunda bulunan herkesin yaptığı gibi yapabilir. Ancak gazetecilik adını, basın özgürlüğü sıfatını kullanmak suretiyle maalesef mesleğin adına da leke süren hainler var, olmaya da devam ediyorlar. Bunlarla ilgili devlet gerekli mücadeleyi ediyor, yapıyor, yapmaya da devam edecek, ama asıl olan haberin tarafsız, bağlantısız ve bağımsız bir şekilde yine özgür bir şekilde aktarılabilmesi, kamuoyuyla paylaşılabilmesidir. Fikirlerin tarafsız bir şekilde ifade edilebilmesidir.

Fikir ayrı, eylem ayrı şekilde eğer siz terörü destekler manada halkı teşvik eder, terörü teşvik ederseniz, halkı eyleme teşvik ederseniz, o zaman zaten gazetecilik değil, terör örgütünün yöneticisi sıfatıyla insanları yönlendirmeye çalıştığınız anlaşılır. Ancak Türkiye'de maalesef bu ayrımları yapamayanlar var. Çünkü fikir özgürlüğü deyince her şeyin özgür olduğunu sananlar var. Hayır öyle bir şey yok, kimse herhangi bir ülkeye, devlete kendisinin yıkılması için devletinin çökertilmesi için fırsat vermez.

Bakıyorsunuz Türkiye'de OHAL uzatılıyor denildiğini zaman yer yerinden oynuyor. Fransa'ya bakalım, Fransa'da hala OHAL niye devam ediyor iki tane bomba patlatıldı diye. Türkiye'de 15 Temmuz hain darbe girişimi yapıldı, iki yüz elli şehidimiz var, iki bin yüz doksan dört gazimiz var, sadece yaralananlar bunlar, bunun travmasını yaşayan birlerce insanda gazidir bence.

Unutmayalım dünyanın neresine giderseniz gidin Terörü teşvik etmek demokrasi değildir. Ülkenin yıkılmasını teşvik etmek demokrasi değildir. Gazetecilik adı altından terörü teşvik ederek yazı yazan kim varsa ne yazarsa gerekli idari ve adli işlem yapılması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğini, bu milletin geleceğini herkesin düşünmesi, herkesin bu konuda üzerine düşen görevi hassasiyetle yerine getirmesi gerekir.' diye konuştu.

Vali Yılmaz, sözlerine son verirken tüm basın mensuplarının 10 Ocak Çalışan Gazeteciler gününü kutladı, aileleriyle birlikte huzurlu mutlu bir yıl diledi. Bugün yine aynı şekilde idareciler günü, bizlerin de günü diyen Vali Yılmaz, bazı arkadaşlarımızda bugün davetli idi, ancak arkadaşlarımızın bir kısmı Ankara'da İdareciler Günü törenine davet edildikleri için Külliye'ye gittiler. Ben bizleri hatırladığınız içinde bu programın hazırlanmasında emeği geçen başta rektörümüz olmak üzere tüm çalışanlara teşekkür ediyorum. Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. İnşallah ülkemizin geleceği çok daha güzel günlerde, daha güzel ortamlarda, biraz önce söylediğim olayların da yaşanmadığı kardeşliğin, barışın, huzurun hakim olduğu günler yaşamak ümidiyle hepinize saygılar sunuyorum, iyi akşamlar diliyorum. Diyerek sözlerini sonlandırdı.