KİSTHİDATİK HASTALIĞI

Kistik ekinokkozis, ülkemizde, özellikle hayvanlarda çok yaygın olması nedeniyle, önemli halk sağlığı sorunlarına neden olan ve ciddi ekonomik kayıplara yol açan zoonotik karakterli bir hastalıktır.

Halk arasında kist hastalığı olarak bilinen bu hastalığın etkeni, Echinococcus granulosus adı verilen bir parazittir. Bu parazitin esas kaynağı köpek, kurt, tilki gibi et yiyen hayvanlardır. Ancak, sıklıkla köpeklerdir. Parazit köpeklerin ince bağırsaklarında yaşar. Hastalık köpek dışkısı ile atılan yumurtalar ile insana bulaşır. Köpek dışkısı ile atılan yumurtalar çok dayanıklıdır, toprakta ve soğukta bir yıl kadar canlı kalabilirler. Dışkıyla atılan yumurtalar hayvanların ayakları, arazi eğimi, rüzgar ve yağmurla yayılırlar. İnsanlar bu yumurtaları çiğ tüketilen ve iyi yıkanmamış meyve ve sebzelerden, kirli içme sularından alırlar. İnsandan başka koyun, keçi, sığır ve manda gibi otla beslenen hayvanlar da yumurtaları alarak hastalanırlar. Alınan bu yumurtalar, bağırsaklarda açılarak barsak duvarını geçer, kan ve lenf yoluyla öncelik sırasıyla karaciğer, akciğer ve diğer organlara yerleşerek kist formunda yaşamlarını sürdürürler. Hastalığın başlarında kistin küçük olduğu dönemlerde uzun yıllar boyunca belirtisiz seyredebilir. Fakat kist büyüdükçe, bulunduğu bölgeye ve oluşturduğu basıya göre belirtiler ortaya çıkar. Kistler en sık karaciğer ve akciğerlerde görülürler. Nadiren dalak, karın zarı (periton), böbrek, kemik, göz yuvası, beyin, kalp ve yumurtalıklara da yerleşebilir. Karaciğer yerleşiminde karnın sağ üst kısmında ağrı, bulantı, kusma ve bazen kaşıntı, sarılık gibi belirti görülür. Akciğer tutulumunda solunum sıkıntısı, öksürük, ağızdan kan gelmesi ve göğüs ağrısı olabilir.

Diğer organ ve sistem tutulumlarında da bu bölgelere ait tablolar ortaya çıkar. Örneğin kafa içi tutulumlarda; baş ağrısı, kusma, şuur kayıpları görülebilir. Kalp tutulumunda kalp ritim bozuklukları, enfarktüs bulguları, hatta kalp duvarında yırtılma olabilir. Kemik tutulumlarında kırıklar olabilir. Kist patladığında alerjik reaksiyonlar ortaya çıkabilir.

Bu kistleri içeren hayvan etleri ve sakatatlar, köpekler tarafından yenince parazit bağırsaklarda olgunlaşır. Parazitlerin belirli aralıklarla yumurtlayarak ana konakçı köpekler tarafından atılmasıyla enfeksiyon zinciri bir kısır döngüye dönüşür.

Kişinin mesleği, hobileri, yaşam koşulları, eğitim ve sosyoekonomik düzeyi hastalığa yakalanma riskini etkilemektedir. En büyük risk grubunu parazit mücadelesi yapılmamış enfekte köpeklerle teması olan koyun, keçi, inek gibi hayvancılıkla uğraşan kişiler oluşturmaktadır.

Ülkemizde kist hidatiğin sorun olmasının nedenlerinden birisi de özellikle kurban bayramlarında yapılan kesimler sonrası kistli sakatatları gömmek yerine, köpeklere yedirmek ya da rastgele ortada bırakarak sokak köpeklerinin bu sakatatlarla beslenmelerine yol açmaktır.

Hastalıktan korunmak için;

* Köpek ve kedilere mümkün olduğu kadar çiğ et verilmemelidir.

* Kişisel temizlik kurallarına dikkat edilmeli, içme ve kullanma suları temiz olmalı, çiğ yenen sebze ve meyveler bol su ile iyice yıkandıktan sonra tüketilmelidir.

* Kesilen veya ölen hayvanların kist bulunduran organları köpeklerin ve diğer etçil hayvanların ulaşamayacağı şekilde gömülerek bertaraf edilmelidir. Özellikle kurban bayramlarında bu hususlara daha çok dikkat edilmelidir.

* Köpekler yılda dört kez iç parazitlere karşı ilaçlanmalıdır.

* Köpekler gezdirilirken etrafa dışkılamaları halinde dışkıları alınarak poşete konulmalı, ağzı bağlandıktan sonra çöpe atılmalıdır.

* Parazit mücadelesi yapılmadan serbest dolaşan köpeklerin okşanması ve sevilmesi sırasında parazit yumurtaları ellere geçebilir. Bu şekilde kirlenen ellerin yıkanmadan ağza götürülmesi ile parazitin yumurtası alınır. Bu nedenle, özellikle çocukların köpeklerle temasından sonra ellerini bol su ve sabunla yıkamaları sağlanmalıdır.

6 TEMMUZ DÜNYA ZOONOZ GÜNÜ

Hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıklar genel olarak “zoonozlar” veya “zoonotik hastalıklar” olarak tanımlanırlar. Ülkemiz için önemli halk sağlığı problemi olan zoonotik hastalıklar bruselloz, şarbon, kuduz, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, tularemi, kistik ekinokokkoz hastalıkları olarak sıralanabilir.

Zoonotik hastalıklara bakteri, virüs, parazit, mantar vs. gibi birçok mikroorganizma sebep olmaktadır. İnsanlarda görülen enfeksiyon hastalıkların %60’ını oluşturan 200’den fazla zoonotik hastalık bulunmaktadır. Son 30 yılda yeni ortaya çıkan enfeksiyonların %75’i zoonotik karakterlidir.

Zoonotik hastalıklarla mücadelede en önemli husus hayvanlarda hastalığı yok etmektir. Zoonozlar bir taraftan hayvan sağlığını etkileyerek ekonomik kayıplara neden olmakta, diğer taraftan insanlara bulaşarak halk sağlığını etkilemektedir.

Ülkemizde yaşayan insanlarımızın önemli bir kısmı, meslekleri gereği, yaşadıkları yerlerin coğrafi konumu veya kültürel özelliklerine göre değişik aralıklarla hayvanlarla veya hayvansal ürünlerle yakın temasta bulunurlar. İster şehirde, ister kırsal alanda yaşasın; çiftliklerde, evlerde, sportif veya eğlence amaçlı alanlarda (avcılık, binicilik, doğa yürüyüşü, kamping gibi) veya mesleki olarak (veteriner, hayvan bakıcısı, çiftçi gibi) insanların evcil veya yabani hayvanlar ile bir şekilde teması olmaktadır. Kentsel yaşamda evde beslenen pet hayvanlar ve kırsal kesimde tarımsal alanda da büyükbaş, küçükbaş hayvanlar ve kümes hayvanları ile insanlar iç̧ içe yaşamaktadır. Hayvansal gıdaların elde edilmesi, hazırlanması, paketlenmesi, depolanması ve dağıtımına kadar insan unsuru ön plandadır. Süt ve süt ürünleri, et ve et ürünleri gibi gıdalar yaşamımızın vazgeçilmez kaynaklarıdır. Güvenli kaynaklardan elde edilmeyen hayvansal gıda ve diğer ürünler (deri, yün, yapağı gibi) çeşitli hastalık etkenlerini taşıyarak halk sağlığı bakımından önemli riskler oluşturabilmektedirler.

Zoonotik özellik taşıyan hastalıkların insanlara bulaşması;

a. Hasta hayvana temas,
b. Hasta hayvandan elde edilen gıdaların tüketimi,
c. Hayvanın salgılarına, kanlarına veya diğer çıkartılarına dokunma,
d. Deri, kürkleri veya deriden yapılan eşyalara doğrudan veya dolaylı temas,
e. Kene, sivrisinek vb. aracılığıyla olmaktadır.

Artan nüfus, ülkeler veya kıtalar arası seyahatler, doğa turizmi, yabanıl hayat ile yakın temas, hayvan hareketliliği, iklim değişikliği gibi faktörler zoonozların görülme sıklığının artışında ve hastalıkların yayılmasında önemli faktörlerdir. Ayrıca global ticaret ve turizm de yeni zoonotik patojenlerin ortaya çıkması ve yayılmasında önemli rol oynamaktadır. Bilim dünyasında yaygın olarak kabul gören ortak anlayış, gelecekte zoonozların, insan ve hayvan sağlığında önemini korumaya devam edeceği ve yeni zoonozların ortaya çıkacağı yönündedir.

Bu hastalıkların önlenmesi ve kontrolü konusunda ülke çapında; insan ve hayvan sağlık uzmanlarının, ilgili kuruluşların, çevre çalışanlarının ve bilim insanlarının hep beraber çalışması son derece önemlidir. Tüm dünyayı etkileyen ve bir zoonotik hastalık olan Covid-19 pandemisinde, Tek Sağlık (insan, hayvan ve çevre sağlığının bir arada ele alınması) yaklaşımının önemi daha iyi anlaşılmıştır.

Alınabilmesi için etkin iş birliğinin sağlanması, çalışma şartları, plan, proje ve prensipleri belirlemekte, yürütülmekte olan çalışmaları değerlendirmektedir.

Vatandaşlarımızın hayvan hastalıklarının ve insanlara bulaşmasının önlenmesi için alması gereken tedbirler;

a. Hayvanların koruyucu aşıları, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın önerileri doğrultusunda düzenli olarak yaptırılmalıdır.
b. Hasta hayvan, sağlıklı olanlardan ayrı yere konulmalı, sağlam hayvanlar ile teması önlenmelidir.
c. Hasta hayvan veteriner hekime muayene ettirilmeli, önerileri doğrultusunda tedavi ve koruyucu önlemler alınmalıdır.
d. Hasta hayvanların sütü sağılmamalı ve kullanılmamalıdır.
e. Hasta ve ölen hayvanlara ve çıkartılarına çıplak elle dokunmamalı, çiğ et tüketilmemeli, hayvanlara da çiğ et verilmemelidir.
f. Hasta ve ölen hayvan kesilmemeli, derisi yüzülmemeli, eti yenmemelidir.
g. Ölen hayvanlar, veteriner hekim önerisi doğrultusunda ve nezaretinde, mera ve su kaynaklarından uzak yere, derin olarak gömülmelidir.
h. Ölen hayvanın kanı ve çıkartıları ile çevrenin kirletilmesi önlenmelidir.
i. Ölen hayvan karkası (leş) açık alana bırakılmamalı; evcil ve yabani hayvanların (köpek, kedi, kurt, tilki ve diğerleri) tüketmesi önlenmelidir.
j. Hayvanların üzerindeki ve kendi üzerinizdeki keneler çıplak elle koparılmamalıdır.
Yukarıdaki tedbirlerin alınmasının, hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıkların yayılmasını önlemede çok önemli olduğu unutulmamalıdır.