Serdar Özlü'nün gerçekleştirdiği biri cinayetle sonuçlanan iki kuyumcu soygunundan ilki, 17 Ekim 2020 günü, saat 09.30 sıralarında Güneş Mahallesi, Hastanesi Caddesi'ndeki Sevda Kuyumculuk'ta meydana geldi. Motosikletli Yunus timlerinin giydiği üniformadan giyen soyguncu, elindeki tabancayla kuyumcu dükkanına girdi. İş yeri sahibi Feyzi Bulce ve meslektaşı Şükrü Gülşen'i yere yatırıp, plastik kelepçeyle ellerini ve ayaklarını bağlayan soyguncu, 1 kilo altın çaldı. Soyguncu, daha sonra yoldan geçen bir otomobile binerek uzaklaştı. Şüpheli kayıplara karışırken, olay 'faili meçhul' olarak kayıtlara geçti.

İKİNCİ SOYGUN CİNAYETLE BİTTİ

29 Ekim 2021'de yine aynı mahallede bir kuyumcu soygunu daha yaşandı. Kuyumcu dükkanına giren kar maskeli soyguncu, iş yeri çalışanı Abuzer Atakan Gür'ü (48) tabancayla öldürüp, yaklaşık 2 kilo altını alarak kaçtı. Polis ekipleri, saldırganı yakalamak için çalışma başlattı. Ancak soyguncu bu kez de izini kaybettirdi. Şüpheli, 11 Kasım 2021'de İstanbul'dan Antalya'ya seyahat ettiği sırada Afyonkarahisar ilçesinde yakalandı ve 14 Kasım'da çıkarıldığı nöbetçi sulh ceza hakimliğince tutuklandı.

1 AY ÖNCESİNDEN PLANLAMIŞ

Hakkında kendisini tanınmayacak şekle sokarak silahla 'nitelikli sağma', 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma', 'özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma', 'genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması' suçlarından iddianame hazırlanan Serdar Özlü, 17 Ekim 2020 tarihinde polis kıyafetiyle yaptığı soygunun ayrıntılarını savcıya anlattı. Özlü, ilk soygunu 1 ay öncesinden planladığını belirterek, şöyle dedi:

"Asıl hedefim, soygun anına kadar başka bir kuyumcuydu. Ancak soymayı planladığım kuyumcu kapalı olduğu için burayı tercih ettim. Soygunda polis kıyafeti kullanmaya karar verdim. İnternet üzerinden Yunus polis kıyafetleri sipariş ettim. Kargo yoluyla Denizli'ye gönderilmesini sağladım. Böylece siparişle bağlantımı koparmaya çalıştım. Kendi aracımla gidip, Denizli'den kıyafetleri teslim aldım. Yine aynı şekilde olayda kullandığım kask, koli bandı, eldiven, plastik kelepçe, palaska, silah kılıfı gibi eşyaları da internetten sipariş ettim. İstanbul'dan kurusıkıdan bozma, gerçeğe dönüştürülmüş silah aldım. Olay günü sabah erken saatlerde polis kıyafetlerini giyip, diğer aile bireylerine görünmeden evden çıktım. Kullandığım cep telefonunu ise takibe düşmemesi için evde bıraktım. Aracımı birkaç sokak ötede bıraktım. Aracı bıraktığım yerde kanalizasyon tüneline girip, orada 2 saat bekledim."

'HEDEFİMDE BAŞKA KUYUMCU VARDI'

Saat 07.20'yi gösterdiğinde tünelden çıkıp, Habipler Mahallesi Kırçiçeği Caddesi'ne doğru yürüdüğünü ifade eden Serdar Özlü, şöyle konuştu:

"Yoldan geçen bir aracı, durdurarak hal karakoluna gideceğimi söyledim. Üzerimde polis kıyafeti olduğu için sürücü benden şüphelenmedi. Mehmet Atay Caddesi üzerinde araçtan indim. Hedefimde başka kuyumcu vardı. Kapalı olduğunu görünce yarım saat kadar bekledim. Açılmayınca, Şehit Ömer Halis Caddesi üzerindeki Sevda Kuyumculuk'u soymaya karar verdim. Ara sokaklardan yürüyerek Sevda Kuyumculuk'a gittim. Orası da kapalıydı, bir süre çevrede gezdikten sonra açıldı. Kuyumcuya girdim. İçerideki kişiye 'sahte altın satıyorsunuz' diyerek kimlik göstermesini istedim. Kimliğine baktıktan sonra 'sahte altın satıyorsun. Ekipler gelecek, seni götürecek' diyerek üst araması yaptım. Ellerini metal kelepçe ile arkadan bağladım. 1-2 dakika sonra iş yerine camdan bakan başka bir şahsı da içeriye çağırdım. Oturmasını söyledim. Bu şahsın da ellerini plastik kelepçe ile bağladım."

ALTINLARI 5 AY SONRA BOZDURMUŞ

Feyzi Bulce ve meslektaşı Şükrü Gülşen'in ağızlarını koli bandıyla kapattığını kaydeden Özlü, "İkisini de arka odaya götürüp, yüz üstü yatırdım. Ayaklarını plastik kelepçeyle bağladım. Ben de ön tarafa geçip tezgahtaki altın ve kasadaki paraları yanımda getirdiğim çantaya koyup işyerinden çıktım. Arkamdan iş yeri sahibinin elleri kelepçeli peşimden koştuğunu gördüm. Yoldan geçen ilk aracı durdurup bindim. Zaten planımda bu da vardı. Bindikten sonra takip edilmemek için havaya ateş ettim. Elmalılı Hamdi Yazar Caddesi üzerine geldiğimde araç bozuldu. Başka bir araca bindim. Gideceğim yerin tam olarak anlaşılmaması için aracı, Baraj Mahallesi Muammer Aksoy Caddesi üzerine yönlendirip, sonra indim. Yaya olarak kendi aracıma gittim. Olayda kullandığım kıyafetleri bir poşete koydum. İçine de ağırlık olması için taş koyarak Düden Çayı'nın aktığı yere attım. Çaldığım altınları, yaklaşık 5 ay sakladıktan sonra İstanbul Kapalıçarşı'da saf altına çevirdim. Sonrasında başka bir kuyumcuya 500 bin TL'ye sattım. Paranın 60 bin lirasıyla Bitcoin aldım. Kalanını banka hesabına yatırdım" diye konuştu.

'BURADA SAHTE ALTIN VAR, İFADENİ ALACAĞIZ'

Savcının iddianamesinde şikayetçiler ve tanıkların da ifadelerine yer verildi. Kuyumcu Fevzi Bulce, olay saatinde üzerinde Yunus polis kıyafeti, başında kask, ağzında maske ve ellerinde eldiven bulunan erkeğin iş yerine geldiğini hatırlatarak "Bana 'burada sahte altın var, ifadeni alacağız' dedi. Kimliğimi ibraz ettim. Nüfus cüzdanına bakıp 'Fevzi Bulce doğru mu?' dedikten sonra üstümü aradı. Cep telefonumu çıkartarak tezgahın üzerine koydu. Sonra da 'Ekip gelip seni alacak' dedikten sonra ellerime arkadan metal kelepçe taktı. Bu sırada komşum olan Şükrü G., kapıda belirip içeriye baktı. Bana ne olduğunu sordu. Ben de Şükrü'ye 'Polis beni götürecek, eşime haber ver, dükkana gelsin' dedim. Şükrü'yü gören şüpheli onu da içeriye çağırdı. Şüpheli Şükrü'nün ellerini de 2 adet plastik kelepçe ile önden kelepçeledi ve silahını çıkartarak ikimizi arkadaki mutfak bölümüne götürdü. Silah zoruyla yüzüstü yere yatırdı. Yerde de ayaklarımızı plastik kelepçeyle bağladı. Her ikimizin de ağzını kolu bandıyla bağladı. Sonra da 'Sakın kıpırdamayın. Bu şarjörü kafanıza boşaltırım' diye tehdit etti. Sonra vitrindeki yaklaşık 1 milyon TL değerinde altını ve çekmecedeki 15 bin TL'yi alarak ayrıldı. Kısa sürede ayağımdaki bağı koparıp, peşinden koştum ama bir araca binerek uzaklaştı. Taktığı maskeden dolayı yüzünü göremedim" diye konuştu. Sanığın yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak