Sevgili, çok kıymetli, taze vekilimiz İzzet Akbulut imar barışı mağdurlarının sesi olmuş. İyi niyetli olarak, mağdur sıfatıyla kendisine gelen vatandaşlarımız ile empati yaparak, söylemde bulunmuş ama yaptığı işin nereden gelip, nereye gittiğine hakim olduğunu sanmıyorum. Cehenneme gide yol iyi niyet taşları ile döşelidir derler, unutmayalım.

Öncelikle memleketimizdeki aflara değinmek istiyorum. Vergi affı, imar affı, sgk affı, hapis cezalarına verilen aflar vb. birçok uygulama resmen kurallara uymayan vatandaşları mükafatlandırıyor. Kurallara uyan vatandaşları ise suça teşvik etmiyorsa bunun adı nedir? Trafikte hız ölçümü yapan radardan önce uyarı tabelesı var. Sebep? Az önce hız limitlerini aşarak canıma kasteden şahıs, tabelayı görüp yavaşlasın, benim memuruma el sallayarak geçsin diye mi? Suçu yanına kalsın diye mi? Nedenini anlamıyorum. Bu işin sonunda Teksasa dönecek memleket benden söylemesi.

Peki suç nasıl başlar? Bazısı bir ekmek çalmakla, bazısı bir öpücükle başlar diyor. İnşaat sektöründe de küçük hamlelerle başladı. Memleketimde en son 2018’de imar affı geldi. Artık iş çığrından çıkmıştı. Doğrudan, ruhsatsız, komple kaçak yapılar vardı. 2019 seçimlerinden önceydi. Hem hazineye gelir sağlanacaktı, hem de halkın gönlü alınacaktı. Bir taşla iki kuş vurulsundu. O dönemde yüzbinlerce kaçak yapı kayıt altına alındı. Ama size bu işin sonucunu anlatayım. Pazarcık merkezli depremin etkilediği alanda 294 bin 166 yapı kayıt belgesi verildi. Bu binaları ise % 83’ü kulanılamaz veya yıkılmış durumda olduğu söyleniyor. Şehrin, ülkenin önderleri devleti temsil ediyorsa, biz vatandaşlar da evlatları isek; devlet babalık görevini yapmalı, her isteğe yekten evet dememeli, evladına sahip çıkmalı, kötü alışkanlıklardan uzak tutmalıdır. Yoksa bu iş vatandaşın canına mal olur benden yine söylemesi.

Peki suçlu kime denir? Misal hırsız, hırsızlık yaparken yakalanana denir. Yakalanmamışsa hırsız değildir; çünkü yakalanmamıştır.(Cem Yılmaz’dan alıntı, saygılar.) Arka planda yakalanmamış, imara aykırılığı bulunan bir kitle “keşke imar barışı çıksa” diye fısıldıyor siyasetçinin kulağına. Bunlar seçim öncesi şov kokan hareketler tabi. Makyavelizm’den bahsetmiştim başka bir yazıda. Başarıya ulaşan her yol mübah der bu anlayış. O zaman verin mehteri, çıkaralım bir imar barışı daha seçim öncesi şöyle tertemiz.

Gelgelelim sözde mağdurlar ne kadar mağdur? Bu tarz durumlarda yıkım kararlarının uygulandığını görmedim. Tabi doğal sit alanına, kıyı koruma hattının içine kaçak yaparsanız canınıza okurlar haberiniz olsun. Yıkım kararlarının yüzde kaçı uygulanmış acaba. Zaten mağdurlar yıkım kararı çıktı diyor, yıkılan yer yok sanırım. “………………………………..”İmar barışından bahsedildiği gibi bir mağduriyet olmadığı ile ilgili uzun bir yazı yazmıştım aslında ama kaçak yapı yapmak için hallenen kitleye yol gösterici, klavuz niteliğinde bir yazı haline geldiği için yayınlamayacağım.

Peki bu tarz uygulamaların en tehlikeli kısmına gelelim. Bir daha imar affı getirilmeyeceğinin garantisi olsa, bu külfete girerek, (!!yapıların risk analizlerini yaparak!!) kayıt altına alsınlar. Ama en büyük sıkıntı şu ki; sonraki zamanlarda vatandaşa emsal oluyor evvelki uygulamalar. Bu kulaklar “nasılsa bir imar affı gelir” cümlesini çok duydu. Ülkenin yüz ölçümünün %95’i deprem kuşağındayken yapmayın böyle şeyler artık.

“Yozlaşma: Özünde iyi nitelikleri bir takım dış etkenlerle zamanla yitirmek. “ olarak tanımlanır. Gelen aflarla değer yargılarımızla oynanıyor. Popüler kültür ile dejenere oluyoruz. Göç dalgaları ile toplumun iç dinamikleri değiştiriliyor. Farkında mısınız Türk toplumu gün geçtikçe yozlaşıyor…

Özünüzün bozulmaması dileğiyle.

Mail: [email protected]