Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün akşam İstanbul'da üniversite öğrencileriyle buluştu. Öğrencilerin soru, talep ve görüşlerini dinleyen Kılıçdaroğlu, çözüm önerilerini anlattı.

"TÜRKİYE SIĞINMACILAR İÇİN HAPİSHANE KONUMUNDA"
CHP lideri öğrencilerden gelen bir soru üzerine son dönemde gündemden düşmeyen sığınmacı konusuna değindi. "Bu göçmenler hangi ülkeden gelmiş olurlarsa olsunlar ülkemizde sayısız fırsata sahipler, kendi istekleriyle ülkelerine neden dönsünler?" sorusuna Kılıçdaroğlu'nun yanıtı şöyle oldu:

"Önce bir düzeltme yapayım; gelenler sığınmacı, göçmen değil. Suriye'de yaşanan iç savaş nedeniyle insanlar hayatlarını savaş ortamında geçirmek istemediler, can güvenliklerinin sağlanmasını istediler; o sağlanamadı, dolayısıyla bunlar komşu olan bize, Ürdün'e, diğer ülkelere gittiler. Bize gelenler bizde kalmak istemediler, daha gelişmiş ülkelere, demokrasi kültürü olan ülkelere gitmek istiyorlardı. Batıya, Almanya, Fransa, Kanada, Amerika, Hollanda, İsveç, buralara gitmek istiyorlar. Bıraksanız kimse Türkiye'de kalmayacak. Yani baskının olduğu bir yerden kaçıp baskının olmadığı, demokrasi kültürünün geliştiği, kişi başına gelirin yüksek olduğu ülkelere gitmek istiyorlar. Ama onlar almayınca bizde kaldılar ve Türkiye, bir, sığınmacılar için hapishane konumunda kaldı.

"İLK ADIM, SURİYE İLE BARIŞACAĞIZ"
Bu insanların kendi ülkelerinde, kendi kültürleri içinde, özgürce ve can güvenlikleri sağlanarak kendi ülkelerinde yaşamaları gerekiyor. Bunun için nasıl bir yol, yöntem izlenmeli? Bizim düşündüğümüz yol, yöntem şöyle: Bir; Suriye ile biz hemen oturacağız, barışacağız. Karşılıklı büyükelçilikler açacağız. İlk büyükelçilikler açıldıktan sonra oturup konuşacağız ve tekrar kendi ülkelerine dönmeleri için can ve mal güvenliklerini sağlaması ile ilgili oturacağız, bir sözleşme yapacağız. Bu sözleşme Suriye ve Türkiye arasında değil, aynı zamanda Birleşmiş Milletler'in de devreye girmesini isteyeceğiz.

"İKİNCİ ADIM, SURİYE'DE OKULLAR, HASTANELER YAPACAĞIZ"
Yetiyor mu? Hayır. İkinci bir adımı atmamız lazım. Bunlar kendi ülkelerine gittikleri zaman yolları, kreşleri, okulları, hastaneleri olması lazım. Bunların hiçbirisi yok, bunların tamamını yapmak durumundayız. Bunu Avrupa Birliği fonlarıyla yapacağız. Avrupa Birliği ile gideceğiz, oturacağız. Ben Avrupa'ya gittiğim zaman, Suriyeli sığınmacılarla ilgili bana sorduklarında, onların yanında açık ve net onları suçladım. 'Siz Suriye'de kan gövdeyi götürürken, insanlar birbirlerini öldürürken hiç sesiniz çıkmıyordu' dedim. Onlara şunu söyledim; 'Suriyelileri biz kendi ülkelerine göndereceğiz. Bunların yolları, okulları, kreşleri…Siz para veriyorsunuz ama bu parayı biz bunun için kullanacağız. Siz her türlü denetimi yapabilirsiniz, bizim bütün harcamalarımız şeffaf olacak. Dolayısıyla bu okulları, kreşleri yapacak olan da bizim müttehitlerimiz, ihaleye çıkacağız gelip yapacaklar.

"CAN VE MAL GÜVENLİKLERİNİ SAĞLAYACAĞIZ"
Yeter mi? Yine yetmez. Bu insanların can ve mal güvenliği gerekiyor. Can ve mal güvenliği için de bizim oturup bir protokol yapmamız lazım merkezi yönetimle, yani Suriye yönetimiyle. Ayrıca Birleşmiş Milletler'in de devreye girmesi lazım. Bunlar kendi ülkelerine geldiğinde, evlerine yerleştiklerinde bunlara herhangi bir siyasal müdahale ve baskı olmayacak, bu güvenliğini de alacağız.

"İŞ İMKANI SAĞLAYACAĞIZ"
Yeter mi? Yine yetmiyor. Bu insanlara iş lazım. Daha önce o bölgede Gaziantepli iş adamlarının, bizim iş inşalarının orada çok sayıda fabrikaları vardı, onları yine teşvik edeceğiz. Diyeceğiz ki 'Siz gidin, fabrikaları yeniden kurun ve bu insanlar orada çalışsınlar'. Dolayısıyla kendi ülkesinde evi, yolu, okulu, hastanesi olacak. Can ve mal güvenliği olacak, dolayısıyla da daha rahat, daha huzurlu bir ortamda kendi ülkesinde çalışmış olacak."