Burdur Valisi Ali Arslantaş, geçmiş hükümetlerde Başbakan Yardımcısı ve Kültür ve Turizm Bakanı olarak görev alan Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'un teşrifleri ile gerçekleşen “İstiklal Marşı’nın 100. Yılı” temalı 3. Uluslararası Mehmet Akif Ersoy Sempozyumun açılış törenine katıldı.

Mehmet Akif Ersoy’un eserlerini bilimsel bir iklimde araştırmak ve onu aynı zamanda bir fikir insanı olarak uluslararası düzeyde tanıtmak amacıyla, 20 farklı ülke ve 60 farklı üniversiteden 150'ye yakın akademisyenin katılımıyla gerçekleşecek sempozyum 28 - 30 Ekim tarihleri arasında 3 gün sürecek.

MAKÜ Lavanta Tepesi Otel de düzenlenen İstiklal Marşı’nın Kabulünün 100. Yılı Temalı Sempozyumun açılışına İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Sayın Numan Kurtulmuş, eşi Prof. Dr. Sevgi Kurtulmuş, Burdur Valisi Sayın Ali Arslantaş, eşi Hatice Arslantaş, Milletvekili Sayın Bayram Özçelik, Garnizon Komutanı P. Kom. Alb. Yavuz Çankaya, Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adem Korkmaz, Isparta SDÜ Rektörü Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkcı,
Baro Başkanı Ramazan Gedik, İl Emniyet Müdürü Ümit Bitirik, İl Jandarma Komutanı J. Alb. Mustafa Güder, İl Genel Meclisi Başkanı Murat Akbıyık, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, kurum müdürleri, akademisyenler katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan programın açılışında Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Tanıtım filmi ve Teke Yöresi halk ezgileri olan gurbet, zeybek ve teke zortlatması örnekleri, cura, sipsi ve kabak kemane eşliğinde icra edildi. Program protokol konuşmaları ile devam etti.

Rektör Korkmaz, Milletvekili Özçelik ve Vali Arslantaş'ın konuşmalarının ardından ve Prof. Dr.
Sayın Kurtulmuş tarafından sempozmun açılış konferansı verildi.

Vali Arslantaş programda yaptığı konuşmada;

"3. Uluslararası Mehmet Akif Ersoy Sempozyumunun üniversitemize, İlimize, Ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

25 ülkeden gelip bildirilerini sunacak olan bilim insanlarımıza ilimize ve üniversitemize gösterdikleri ilgiden ötürü teşekkür ediyorum.

Mehmet Ragif ismiyle doğuyor. 1289 yılı ebced hesabıyla Ragif yapıyor. Ragif’in telaffuzu çok kolay olmadığı için Akif olarak sonra değişiyor. Mehmet Tahir efendi Arnavutluktan İstanbul’a okumaya geliyor. Emine Hanımın ailesi Buhara’dan, yani yüz de yüz yerli ve milli bir ailenin Fatihte büyüyen çocuğu. Babası bulunduğu medresenin rektörlüğüne kadar yükselmiş ama o 15 yaşındayken 1888’de vefat ediyor. Bu sırada Mehmet Akif Kaymakam, Vali olmak hevesiyle Mülkiye İdadisi okuyor. Aradan çok vakit geçmeden 3 ay sonra evleri yanıyor. Annesinin sofrasında bir tabak eksik olsun diye Halkalı’daki yatılı okula gitmek zorunda kalıyor. Bütün hayatı idealleri değişiyor. 19 yaşında devlet memuru olarak görev alıyor. 22 yaşında da müfettiş olarak görüyoruz. Çok kısa sürede yükseliyor. Sebil'ür-Reşad’da Sırat-ı Müstakim’de yazılar yazıyor. Baytar mektebinde okurken, mektebin başpehlivanı olan Ermeni herkesi yıkıyor. Feslilerden başka kimse kalmadı mı diyor. Hiç güreş bilmezken pehlivanlığa bu başpehlivanı yenerek başlıyor. Devlet memurluğu devam ederken Balkan Savaşlarının hemen akabinde biz Mehmet Akif’i Almanya’da görüyoruz. Artık teşkilatı mahsusanın bir elemanı. Almanların, İngilizlerle savaşırken esir ettikleri Müslüman coğrafyasının insanları için savaşın ne savaşı olduğunu anlatmak üzere Osmanlı Devleti adına esir kamplarında o Müslümanlarla iç içe oluyor.

Bir bakıyorsunuz Yemen’de görüyorsunuz. O devenin üzerindeki resmini hatırlarsınız. Zenci Musa ile orada tanışıyor. İsa’nın omzuna basarak göğe yükseldiğinden bahsettiği Zenci Musa’yı onunla tanıyoruz. Mehmet Akif’in sadakat insanı olduğunu görüyoruz. Önce ölenin çocuklarına diğeri bakacak diye bir arkadaşıyla sözleştiği için vefat eden arkadaşının üç tane çocuğuna bakmaya başlıyor kendi çocuklarıyla birlikte. Ya da Fatih’ten çok fırtınalı yağmurlu bir günde Üsküdar’a geçip Beylerbeyi’ne yürüyerek sözünü yerine getiriyor. Buluşmaya gittiği arkadaşı komşuya kahveye gitmiş yıllarca onunla küs kalıyor. Vefa insanı söz insanı görüyoruz. Şair, tarım teşkilatın en önemli müfettişlerinden biri başmüfettişi. Bütün bakanlıklarda hürmetle karşılanırken Burdur Mebusu seçildiniz çağrısı üzerine istifa edip Ankara’ya gidiyor. Gitmeden öncede Eşref Edib’e uğruyor “O Hilâfet makamına git milli mücadelede ve Ankara Hükümeti aleyhine bir şey yapmasınlar gibi bir de tehdit vari bir mektupta oraya bırakıyor. Peşinden alınan idam kararlarında da ne kadar haklı olduğunu görüyoruz.

Mücadeleyle geçmiş bir hayatı 1936’da sona erdiriyor ama bizde zulmü alkışlamayan, zalimi sevmeyen ecdadına sahip çıkan, Milletinin İstiklaline marş yazan bir büyüğümüz olarak hafızalarımızda yer ediyor.
Üniversitemizin isminin de Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi olması ziyadesiyle mutluyuz. Çünkü bu ismin Ankara’da birçok kapıyı açtığına rektörümüz şahit. Bu açıdan da şanslıyız diyorum” diyerek konuşmasını tamamladı.