Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleşen Hak İşçi Sendikaları (HAK-İŞ) Konfederasyonu 15'inci Olağan Genel Kurulu'na katıldı. Erdoğan, "Son 21 yıldır Türkiye milli gelirini 236 milyar dolardan 1 trilyon dolar sınırına getirdiyse, her yıl ortalama yüzde 5,5 oranında büyüme kaydettiyse, satın alma gücüne göre dünyanın en büyük 11'inci ekonomisi olduysa, işgücü sayısındaki artışı rağmen istihdamını 32 milyona yaklaştırdıysa, ihracatını 36 milyar dolardan 255 milyar dolara çıkardıysa, hasılı sanayiden turizme, savunmadan üretime kadar her alanda yüzyılın başarılarına imza attıysa bunun gizli kahramanları işçi ve emekçi kardeşlerimdir" dedi.

'NEREDEN GELDİĞİMİZİ AKLIMIZDAN ÇIKARMADIK'

Erdoğan, Türkiye'nin bugünlere sadece şehitlerin kanlarıyla değil işçilerin aziz ve mübarek alın terleriyle de geldiğini belirterek, "Ailesinin rızkını kaptanlık yaparak temin etmiş bir babanın evladıyım. Gençlik yıllarında İETT'de işçi olarak çalışmış bir kardeşinizim. Daha sonra ticarete atılmış, esnaflık yapmış, rızkını ticarette aramış biriyim. Şafakla beraber uyanmanın, kışın soğuğunda otobüs beklemenin, kalabalıklar arasında işe gitmenin, gazete kağıtları üzerine serilmiş bir sofrada yemek yemenin ne demek olduğunu çok iyi bilirim. Alın teri ile kazanılan paranın ne kadar kıymetli ne kadar bereketli olduğunu hamdolsun çok iyi bilirim. İşçi kardeşlerimizin evlerine ekmek götürmek için zorluklara nasıl göğüs gerdiklerini de çok iyi bilirim. Ailemizden, çevremizden öğrendiğimiz daha sonra kişisel hayatımızda bizzat yaşayarak tecrübe ettiğimiz bu değerler bize hep rehberlik etti. Nereden geldiğimizi aklımızdan çıkarmadık. Mazisini inkar edenlerden, köklerini sırtını dönenlerden olmadık. Ülkemize ve milletimize siyaset yoluyla hizmet mücadelemizi, işte bu birikimin, bu hafızanın kılavuzunda yürüttük. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımızdan itibaren daima sizlerin hakkını vermeye çalıştık" diye konuştu.

'ASGARİ ÜCRETLE 410 LİTRE BENZİN ALINABİLİR'

Erdoğan, 1 Mayıs İşçi Bayramı'nı da kendilerinin resmi tatil ilan ettiklerini hatırlatarak, "Bizden önce işçilerimizin en önemli meselesi hatırlayın; 1 Mayıs'tı. Hemen her 1 Mayıs’ta olaylar olur, kimi zaman kan dökülürdü. Marjinal örgütler ve illegal yapılar da bu durumu istismar ederdi. Buna 2008 yılında son vererek 1 Mayıs’ı önce Emek ve Dayanışma Günü, ardından da resmi tatil ilan ettik. Bunu biz yaptık biz. Ayrıca örgütlenme, sendikal haklar, işçi sağlığı ve güvenliği noktasında da çok önemli adımlar attık. Çıkardığımız iş sağlığı ve güvenliği kanunu bu alanda yapılan tarihi bir reform mahiyetindedir. Sosyal güvenlik kurumlarını tek çatı altında toplayarak özellikle sağlık alanında herkesin aynı kalitede hizmet alabilmesini temin ettik. Darbe döneminin mirası olan kılık kıyafet yönetmeliğini değiştirerek ayrımcı ve baskıcı uygulamalara biz son verdik. Ücretler konusu en hassas olduğumuz alanların başında geldi. Biz göreve geldiğimizde asgari ücret 184 liraydı. Dolar olarak söyleyecek olursak 126 dolara tekabül ediyordu. Bugün asgari ücret 8 bin 500 lira oldu. Dolar bazında bakarsak yaklaşık 440 dolar. Bir başka örnek muhalefetin sürekli ağzına doladığı akaryakıt fiyatlarıdır. 2002'de benzinin litre fiyatı 1,5 liraydı. Asgari ücretle 110 litre benzin alınabiliyordu. Aradan geçen yıllarda petrolün varil fiyatı 25 dolardan 77 dolara çıkmasına rağmen bugün asgari ücretle 410 litre benzin alınabilir" ifadelerini kullandı.

'BİZ FAİZİ DÜŞÜRMENİN GAYRETİ İÇİNDE OLDUK'

Erdoğan, sadece asgari ücret örneğinin bile iktidarlarının işçisine, memuruna, emeklisine verdiği önemi gösterdiğini vurgulayarak, "Yola çıkarken 'çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz' demiştik. Hamdolsun son 21 yılda bu sözümüze hep sadık kaldık. Küresel ekonomik görünüm veya Türkiye’nin mali şartları ne olursa olsun çalışanlarımızı enflasyona ezdirmedik. Emeklisinden memuruna, engellisinden şehit yakını ve gazilerine kadar toplumumuzun tüm kesimlerinin yanında olduk. Ekonomimiz büyüdükçe ortaya çıkan katma değerden milletimizin tamamının hak ettiği payı almasını sağladık. Hatta ülkemizin yaşadığı ciddi sıkıntılara, doğal afetlere, küresel ekonomik krizlere, bölgemizdeki çatışmalara rağmen bu hassasiyetimizi koruduk. Örneğin; Covid-19 salgını döneminde önceliğimizi insanımızın sağlığıyla birlikte işini de korumasına verdik. Muhalefetin tüm baskılarına rağmen, ekonomideki ülkemize kontak kapattırmak isteyenlere fırsat vermedik. Aynı tavrı Rusya-Ukrayna savaşının tetiklediği küresel ekonomik krizde de gösterdik. Geniş bir yelpazede verdiğimiz desek ve teşviklerle çarkların kesintisiz dönmesini sağladık. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla büyümeyi asla ihmal etmedik. Bu modeli uyguladık. Düşük faiz politikamızda da üretimi ve yatırımı teşvik ettik. Dünya yüksek faiz peşinde koşarken dikkat edin biz faizi sürekli düşürmenin gayreti içerisinde olduk ve 8,5 kadar düşürdük. Niye; yatırım yapması gerekenler gelsin yatırım yapsın diye. Çünkü yatırım olursa istihdam olacaktır. İstihdam olursa işsizlik yavaş yavaş azalacaktır. Bütün bunun olumlu neticelerini ihracat ve istihdam başta olmak üzere pek çok alanda gördük. Şayet biz dünyada çarkların durduğu, tedarik zincirlerini kırıldığı o kritik günlerde muhalefetin baskısına boyun eğseydik şimdi çok kötü bir yerde olurduk. Bugün geriye doğru baktığımızda ne kadar isabetli bir karar aldığımızı daha iyi anlıyoruz" dedi.

'DEPREM BÖLGESİNDE 59 BİN KONUTUN TEMELİNİ ATTIK'

Erdoğan, Amerika’da son günlerde ardı ardına yaşanan banka iflaslarının yüksek faiz politikasının risklerini ortaya koyduğuna dikkat çekerek, "Amerika’nın hali ortada. Hamdolsun biz böyle bir tabloyla karşılaşmadık. Bunu da muhalefetin başkalarına, mandacı ekonomistlerin tavsiye görünümlü sinsi yönlendirmelerine rağmen başardık. Rusya-Ukrayna savaşındaki dengeli tavrımızla Türkiye’yi sonu felaket ile bitecek bir girdabın içine girmekten koruduk. Ülkemizin kendi çıkarlarını ve insan hayatını önceleyen politikalarından 85 milyonla birlikte işçi, emekçi kardeşlerimiz de istifade etmiştir. Hükumetimiz asrın felaketi olarak nitelenen 6 Şubat depremlerinden sonra da vatandaşının hakkını, hukukunu korumayı sürdürmüştür. Hesaplamalara göre depremin ülkemiz ekonomisine maliyeti 100 milyar doları aşmaktadır. Normalde ne kadar gelişmiş olursa olsun, dünyadaki hiçbir ülke böylesine büyük bir felaketin altından kalkamaz. Ama biz depremin 90’ıncı gününde enkazları tamamen kaldırdık. 837 bin çadır, 100 bin konteynerin kurulumunu yaptık. Ayrıca 142 bin konutun inşa sürecini başlatırken 59 bininin bir fiil temelini attık" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, emeklilikte yaşı bekleyen 2 milyon 250 bin kişinin talebini karşıladıklarını hatırlatarak, "En düşük emekli maaşını 7 bin 500 liraya, bayram ikramiyelerini de 2 bin liraya yükselttik. Bu rakamın üzerinde ücret alan emeklilerimizin durumlarını da iyileştirecek bir çalışma yapıyoruz. Yeni Meclisin açılmasıyla 7 bin 500 liranın üzerinde emekli maaşı alan vatandaşlarımızı da inşallah sevindireceğiz" dedi.

'MEMURLARIMIZ GÖNÜLLERİNİ FERAH TUTSUN'

Erdoğan, Kamu Toplu İş Sözleşmesi ile yaklaşık 700 bin işçinin ücretini de artırdıklarını belirterek, "Şimdi önümüzde memurlarımızın maaş düzenlemesi var. Yasaya göre memurların maaş artış oranları ocak ve temmuz ayında belirleniyor. Biliyorsunuz memura verilen maaş zamlarında enflasyon farkına ilave olarak refah payı artışını biz getirdik. Daha önce böyle bir uygulama yoktu. Sene başında kamu görevlilerinin maaşlarına yüzde 13,5 oranında refah payı ilave ederek, toplamda yüzde 30 oranında zam yapmıştık. Böylece 2002 yılında 392 lira olan en düşük memur maaşını reel olarak yüzde 136 artışla 12 bin liraya çıkarmıştık. Şimdi temmuz ayında bir adım daha atıyoruz. En düşük memur maaşını, en düşük kamu işçisi maaşından aşağı kalmayacak şekilde düzenleyeceğiz. Kamu işçilerinde olduğu gibi yine en düşük maaşı yine 15 bin liraya çıkartarak, üzerine de enflasyon ve refah payı olarak benzer bir artış yapacağız. Böylece en düşük memur maaşı da 22 bin lirayı bulacak. Memur maaşlarındaki bu artışlar otomatik olarak emeklerine de yansıyacak. Bakanımıza yasal tarih olan temmuz ayına kadar bu çalışmanın tamamlanması için gereken talimatı verdim. Ücrette adaleti ve çalışma barışını korumakta kararlıyız. Kanuni düzenleme gerektirdiği için yeni yasama döneminde atacağımız bir başka adım da birinci dereceye geldiği halde 3 bin 600 ek gösterge alamayan memurlarımıza yönelik olacaktır. Birinci dereceye inen ve şartları tutan tüm memurlarımızın 3 bin 600 ek gösterge hakkından yararlanabilmesini sağlayacağız. Memurlarımız gönüllerini ferah tutsunlar. Bize güvenmeye, hükumetlerine inanmaya devam etsinler. Biz hiçbir çalışanımızın hakkını yemeyiz yenilmesine de izin vermeyiz" ifadelerini kullandı.

'BUGÜN 2002'DE TENEFFÜS ETTİĞİMİZ HAVAYI ALDIM'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'nın Pursaklar ilçesinde düzenlenen mitingin ardından Mamak ilçesine bağlı Hüseyingazi Mahallesi'nde vatandaşlara seslendi. Erdoğan, "Hüseyingazi dağının eteklerinde bizleri coşkuyla bağrınıza bastığınız, sevgiyle kucakladığınız için her birinize şükranlarımı sunuyorum. Biraz önce Pursaklar'daydık. Orada da görülmeye değer bir manzara vardı. Biraz sonra Sincan'a geçiyoruz. Bizi bekleyen kardeşlerimizle Sincan'da da bir araya geleceğiz. Önceki pazar günü Başkent Millet Bahçesi’nde zaten ayrı bir destan yazdınız. Ziyaret ettiğimiz her şehirde milletimizin Türkiye Yüzyılı'nı nasıl sahiplendiğini bizzat müşahede ediyoruz. Maşallah Ankara'mız bu konuda çok güçlü bir duruş sergiliyor. Pazar günü inşallah balkon konuşmamızın hazırlığını yaptınız mı? Var mısınız? Ona göre. Sandıklar patlamalı. Altındağlı ve Mamak’lı kardeşlerimin kararlılığı bizim de çalışma şevkimizi artırıyor. Bugün burada, 2002’de ülkemizin yönetimine gelirken teneffüs ettiğimiz havayı aldım. Bugün burada 2007’de vesayete meydan okurken yaşadığımız duyguları hissettim. Maşallah şu ihtişama bak" diye konuştu.

'MUHARREM İNCE' YORUMU: DOĞRUSU ÜZÜLDÜM

Erdoğan, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce'nin cumhurbaşkanı adaylığından çekilmesiyle ilgili de, "Adaylardan bir tanesi adaylıktan çekilmiş. Tabii niye çekildi anlamak mümkün değil. Doğrusu üzüldüm. Keşke bu yarış sonuna kadar böyle devam etseydi. Ama acaba ne oldu da çekildi bilemiyorum. Şimdi biz tabii yola diğerleriyle devam ediyoruz. Önemli olan benim milletimin vereceği karar. Bugün burada 2013’ten itibaren Gezi olaylarından 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimlerine kadar maruz kaldığımız her saldırıda, milletimizle yaşadığımız bütünleşmeyi görüyorum. Bugün burada demokrasi ve kalkınma atılımlarımızı gerçekleştirirken, önümüze çıkartılan engelleri aşarken aldığımız desteği tekrar yaşadık. Ülkemizin asırlık eksiklerini nasıl birlikte tamamladıysak inşallah Türkiye Yüzyılı'nı da sizlerle birlikte yükselteceğiz. Karşımızda kurulan koalisyon masasının telaşı işte bize bunları söylüyor. Bay Bay Kemal’in geçmişi bu; vesayetten, darbecilerden, tefecilerden kurtardığımız Türkiye’ye bunlar ne verebilir? Önlerine gelene makam mevki vaat ederek milletin kazanımlarını yıkma tehdidi savurarak bu ülkenin yönetimine talip olunur mu? Yalan ve iftira siyaseti ile belki CHP’de genel başkanlık koltuğunu koruyabilirsiniz ama milletimiz size kendi kaderini teslim etmez" dedi.

'MİLLET SİZE ÜLKESİNİ TESLİM ETMEZ'

Erdoğan, CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 15 Temmuz gecesi yaptıklarına ilişkin de, "Biz Atatürk Havalimanı'na indik. Bizden 1,5 saat kadar önce Bay Bay Kemal, Atatürk Havalimanı'na gelmiş. FETÖ'cüler tankların arasından onu alıyorlar, geçiriyorlar ve Bakırköy belediye başkanının evine gidiyor. Orada kahvesini yudumluyor. Takip ettiği nedir; Erdoğan'ı nasıl vuracaklar, onu izliyor. Çünkü biz Atatürk Havalimanı'na indiğimizde savaş uçakları üzerimizden gelip geçiyordu. Ama öldürmeyen Allah öldürmez. Dik durduk, dikleşmedik. Yola da böyle devam ettik. PKK’lıları, FETÖ’cüleri cezaevinden salma, devlete doldurma sözüyle belki birilerine şirin gözükebilirsin Kılıçdaroğlu, ama millet size ülkesini teslim etmez. İşte bu Selo. Kimdir bu Selo? Bu Selo Diyarbakır’da 51 Kürt kardeşimizin ölümüne neden olan haindir. Ve 51 Kürt kardeşimizi öldüren bu Selo şimdi Kılıçdaroğlu, diğerleri bunu kurtarmak için can hıraş çalışıyorlar. Başaramayacaksınız. Allah’ın izniyle biz geliyoruz yine. Başaramayacaksınız. Tefecilere ülkenin kaynaklarını akıtma vaadiyle belki Londra’nın tefecilerinden 300 milyar dolar getirecekmiş. Neye dayanarak? Kim veriyor parayı? Nerede bu paralar böyle yollara savruldu? Şimdi bir de LGBT olayı çıktı. LGBT gibi sapkın akımlara mavi boncuk dağıtarak belki İstanbul’un belli semtlerinden Bay Kemal alkış alabilirsin ama bu milletin evlatları bu ülkeyi sana teslim etmez" ifadelerini kullandı.

'GEREKİRSE DÜNYAYI YERLE BİR EDERİZ'

Erdoğan, seçim gününe kadar çok çalışmaları gerektiğini vurgulayarak, "Birileri bizi seçim döneminde özellikle havayı biraz germekle suçluyor. Ama kalkıp da terör örgütünün bu ülkeyi nasıl germek istediğini hiç konuşmuyorlar. Teröristler neler yapıyorlar, bunu hiç konuşmuyorlar. Biz ülkemizin ve milletimizin menfaatleri söz konusu olduğunda değil havayı germek gerekirse dünyayı da yerle bir ederiz. Bizim tıpkı sevgimiz gibi öfkemiz de milletimiz içindir. Kendi adımıza kimseyle kavga etmeyiz ama milletimiz söz konusu olduğunda kimseyi gözümüz görmez. Bunu terörle mücadelede gösterdik mi; gösterdik. Cudi’de, Gabar’da, Bestler Deresi’nde gösterdik mi; teröre karşı bundan sonra da göstermeye devam edeceğiz. Milli iradeye karşı her oluşumda biz varız. Ülkemizi köşeye sıkıştırma çabalarında gösterdik, bundan sonra da göstermeyi sürdüreceğiz" dedi.

'SEÇİMLERDE ÇİRKİNLEŞMEYE KARŞIYIZ'

Erdoğan, bu seçimlerde her türlü sertliği kabul edebileceklerini ancak çirkinleşmeye karşı olduklarını işaret ederek, şunları söyledi:

"Size buradan küçük bir siyaset tüyosu vereyim. Çirkinleşen taraf kaybedeceğini anlayan taraftır. Kimi FETÖ usulü kaset tehdidiyle çirkinleşiyor, kimi kürsüde diliyle çirkinleşiyor kimi sokakta insanımıza sataşarak çirkinleşiyor. Ben sadece şu kadarını söyleyeyim; siz ülkemizdeki siyasi iklime bakın ve kimin çirkinleştiğine kendiniz karar verin. Biliyorsunuz biz yürüttüğümüz her mücadeleyi, verdiğimiz her kavgayı ülkenin hanesine yazdırdığımız her kazanımı milletimizle birlikte gerçekleştirdik. Bugüne kadar girdiğimiz 15 seçimin tamamını; hem de açık ara önde bitirmiş olmamız bunun ispatıdır. Bunun için biz her fırsatta Türkiye’nin 21 yıllık kazanımlarını rakamlarıyla, örnekleriyle hatırlatmaya çalışıyoruz. Gençlerimizle her bir araya gelişimizde onların hayal güçlerinin genişliğinden gerçekten çok etkileniyoruz. Peki gençlerimiz nasıl bu kadar geniş hayal gücüne sahip olabildiler? Sadece internet, sadece sosyal medya, bunu sağlamaya yeterli mi ? Cevabını ben söyleyeyim; gençlerimize bu genişlikte hayal kurma imkanını bizim ülkemizde gerçekleştirdiğimiz demokrasi ve kalkınma atılımları veriyor. Okullarına, üniversitelerine, yurtlarına bakıyorlar; daha iyisini, daha fazlasını hayal edebiliyorlar."

'GENÇLERİMİZİ ASLA ARKA BAHÇEMİZ OLARAK GÖRMEDİK'

Öğrencilerin ilkokul, ortaokul, lise sıralarının üzerinde kitaplarını bulabildiğini hatırlatan Erdoğan, şöyle dedi:

"Bizim öğrencilik yıllarımızda maalesef bu tür kitaplar yoktu. Tekstil kağıtları vardı ve bu tekstil kağıtlarıyla okuduk. Ama biz dedik ki; 'Yavrularımıza aynı sıkıntıyı biz yaşatmayacağız'. Onun için kuşe kağıt kitapları sıraların üzerine koyduk. Yardımcı ders kitaplarını da koyduk. Ve daha ileri gidiyorum; 76 üniversite vardı ve biz bu 76 üniversiteyi 208'e çıkardık. Şu anda üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı. Bunları yapan biziz. Hastaneler; Ankara'mızda şu anda işte 2 tane dev hastanemiz var. Her ikisinin oda sayısına baktığınız zaman 4 bin küsur oda sayısı. Memnun musunuz şehir hastanelerinden? Bay Bay Kemal’in hastanelerinden de memnun musunuz? O hastanelerde ölenler rehin kalıyordu rehin? Bay Bay Kemal senin gidecek yerin yok. Bakalım hesabını nasıl vereceksin? Şehirlerimize bakıyorlar; daha güzelini, daha modernini hayal edebiliyorlar. Bu hayatın her alanında geçerli. Gençlerimiz iyi ki de böyle yapıyor. Biz gençlerimizden işte tüm bu hayalleri birlikte gerçekleştirmek için destek istiyoruz. Şu anda Türkiye genelinde 850 bin kapasiteli yurtlar yaptık. Modern yurtlar yaptık. Gençlerimizi asla kendi arka bahçemiz olarak görmedik. Gençlerimizi asla popülist söylemlerle sosyal medya kampanyalarıyla yönlendirilebilecek sıradan bireyler olarak görmedik. Tam tersine gençlerimizin 'kökü mazide olan ati' anlayışıyla bizden aldıkları bayrağı daha ileriye taşıyacaklarından emin olduk. Şimdi de onların zamanlarının misafiri olduğumuzun bilinciyle kendilerine Türkiye Yüzyılı'nı beraber inşa etme teklifinde bulunuyoruz. Yeter ki gençlerimiz kendilerini kısır ideolojik tartışmaların, hayat biçimi dağıtmalarının içine hapsetmesinler. Ufuklarını hep açık tutsunlar. İşte o zaman önümüzdeki aydınlık yarınlara doğru hep beraber daha emin adımlarla yürüyeceğiz."