MHP Burdur Milletvekili Adayı Avukat A.Alparslan Dursun partisinin milletvekili adayları tanıtım toplantısında yaptığı konuşmayı internet ortamında paylaşarak; dün ne dediysek, bugün de aynısını söylüyoruz, yarın da sözümüzün arkasındayız dedi. Ufukta Milliyetçi Hareketin iktidarının göründüğünü, bütün ülkücülerin ve Türkiye sevdalılarının aşkla, heyecanla çalıştığını ve halkımızın akın akın üç hilalin altına koştuğunu söyleyen Dursun; sandıklara ve millet iradesine sahip çıkılmasını istedi. Bu seçimin yalandan, talandan, bölücülük ihanetinden kurtulmak için tarihî bir fırsat olduğuna dikkat çeken MHP Burdur Milletvekili Adayı Avukat A.Alparslan Dursun şunları söyledi, 'Ülkemizin ve milletimizin istikbali açısından hayatî öneme haiz bir seçim atmosferine girdiğimiz ve seçim takviminin işlediği şu günlerde yaptığımız aday tanıtım toplantısı partimize ve davamıza hayırlı uğurlu olsun dileklerimle sözlerime başlamak istiyorum... Biz milleti esas alan bir siyasî hareket kimliğimizle demokratik nizamdan taviz vermeden bunalımdan çıkış yolunu açmak zorundayız. MHP olarak ülkücü milliyetçi misyonumuzu en etkin, en verimli bir şekilde hayata geçirebilmek için bu süreci çok akıllı, çok şuurlu biçimde değerlendirmeliyiz…

Yol haritamızı doğru çizebilmek için dünümüzü, günümüzü doğru anlamamızın birinci şart olduğuna inanıyorum. Öncelikle hepimiz şunun farkında olmalıyız ki; MHP demokratik hayatın vazgeçilmez ögesi partilerden herhangi bir siyasî parti değildir.

MHP SIRADAN BİR PARTİ DEĞİLDİR…

MHP varlığını Türk Milletinin istiklali ve istikbali ile bütünleştirmiş bir fikir, iman, aksiyon ve ülkü ocağıdır. MHP önce ben, önce partim diyen, şahıs ve zümre çıkarlarını öne çıkaran kirlenmiş güncel siyasetten uzak; varlığını vatan ve millet değerlerine adamış ülkücü kadroların partisidir. Yükümüz ağır, sorumluluğumuz yüksektir.

Küresel güç savaşlarında emperyalistlerin ilk imha hedefi olan Müslüman Türk Milletinin güçlü bir şekilde ayakta kalabilmesi üç hilalli MHP'nin özüne uygun şekilde iktidara sahip olabilmesi ile mümkündür. Yüzlerce hatta binyıllardan günümüze ulaşan bir büyük bir tarihî sorumluluk altındayız. Milliyetçilik Türk milletinin mazisini kucaklama, mevcut haldeki problemlerini çözme ve geleceğini sonsuza kadar inşa etme mücadelesidir.

BAŞBUĞ TÜRKEŞ'İN YOLUNDAYIZ!..

Bakınız Türk Milliyetçiliği ülküsünü siyasî aksiyona dönüştüren rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş daha yola çıkarken millete nasıl sesleniyordu:

"Ben Türk Milletini, sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye, rüşvet ve hile ile çiğnenen, çiğnetilen hukuk düzenlerine, Allah'tan mahrum bir hürriyete, tefeciliğe, karaborsaya yer veren bir iktisadi yapıya çağırmıyorum. Ben sizi, Türklük gurur ve şuuruna, İslam ahlak ve faziletine, yoksullukla savaşa, adalette yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısacası Hak yoluna, hakikat yoluna, Allah yoluna çağırıyorum. Sizlere kolay bir başarı vaad etmiyorum. Kısa zamanda bir iktidar umanlar bizimle yola çıkmasınlar. Yolumuz uzun ve çetindir. Bu yolda karşınıza menfaat teklifleri, tehditler ve daha bir yığın engel çıkacaktır. Bu çetin yolda dayanabilecekler bizimle gelsinler. Cesur olanlar, kuvvetli olanlar, gerçekten inananlar kafilemize katılsınlar."

Milliyetçi hareketin uzun ve çetin mücadele şartlarından, nice ateş çemberlerinden geçerek bugünlere geldiğimizi unutmayalım. Mete'den Millî mücadeledeki şehitlere kadar Türk tarihini bir bütün olarak kabul eden; engin bir devlet tecrübesini, büyük bir kültür ve medeniyet birikimini esas alarak Türk Milliyetçiliği ülküsü Başbuğ Alparslan Türkeş'in öncülüğünde işlenmiş, yüzde yüz yerli ve millî bir fikir sistemine kavuşmuştur. İki büyük dünya savaşından sonra dünyayı parsellemiş süper güçlerin paylaşım savaşlarında Türkiye Cumhuriyeti ayakta kalabildi ise; bunda en büyük pay Başbuğ Türkeş öncülüğünde yetişen Ülkü Ocaklılar kuşağına aittir.

KURTARICI FİKİR MİLLİYETÇİLİKTİR…

Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alanlar; bunu anlayamazlar… Üniter devlet yapımız tartışılıyor, T.C.nin geleceğinden kaygı duyuluyorsa bunun baş sorumlusu bugünkü AKP hükümeti ve kendini Ak saraya atarak yargıdan kaçmak kurtulmak isteyen Erdoğan zihniyetidir…

MAZİMİZİ HATIRLAMAKTA SAYISIZ FAYDA VAR…

Yabancı kültür ve ideoloji saldırılarına karşı doktriner Türk Milliyetçiliği Fikir sistemiyle, fiziki varlığını tehdit eden illegal terör ve anarşiye karşı imanlı göğüslerini siper ederek şehadet ruhuyla kahramanca bir mücadele veren ülkücü hareket kanıyla, canıyla bağımsızlık belgemizi imzalamıştır. Ülkücü hareketin iktidar yolunda ilerlediğini gören sistemin egemen güçleri, bu kutlu yürüyüşü durdurabilmek için 12 Eylül zulüm idaresini devreye sokmuştur. Kızıl kurşunlarla vurulan Ruhi Kılıçkıran, Yusuf İmamoğlu, Süleyman Özmen, Dursun Önkuzularla başlayan ülkücü şehitler kervanına, cunta idaresinin işkence zindanlarında ve sehpalarda can veren Veli Can Oduncu, Hüseyin Kurumahmutoğlu, Ahmet Kerse, Cengiz Baktemur, Mustafa Pehlivanoğlular eklenmiştir. Hürriyetlerinden olan, gelecek umutlarını kaybeden binlerce ülkücünün felaketi ise ayrı bir dramdır…

TÜRK TÖRESİ VE AHLÂKI TEMEL ÇİZGİMİZDİR…

Hepimizin çok iyi bildiği, bazılarımızın da bizzat yaşadığı şerefli şanlı olduğu kadar kanlı, heyecanlı acılarla dolu yakın tarihimizin hatıralarını niçin mevzu bahis ediyorum?.. İlimle, emekle olduğu kadar en büyük fedakarlık olan kanla, canla, kaybedilmiş hürriyetlerle yazılmış ülkücü hareketin tarih ruhu siyasî çalışmalarımızın da temel esası olmalı.

Gerek parti içi yarışlarda, gerekse rakip siyasî partilerle mücadele şartlarında ahlakî duruş ilkelerinden asla vazgeçmeyeceğiz. Bizim üzerimizde onca şehidin, gazilerin manevî mesuliyeti var. Birbirimizi sevmeye, saymaya mecbur ve mahkûmuz. Bu mecburiyet ve mahkûmiyet yasaların, mahkemelerin kararından çok daha ağır, çok daha etkili olsa gerektir. Çünkü Türk töresi en çok da şehitlere vefaya önem vermiştir. Şehitlerimizin kemikleri sızlamasın, ruhları şad olsun diyorsak; her şeyden önce birbirimizi kırmadan, dökmeden yolumuza devam etmeliyiz. İftira, yalan, tertip, asılsız vaadler, verdiği sözden dönme gibi ahlakî zaafiyetler kirlenmiş güncel siyaset ortamında normal karşılansa bile, bizim adresimize asla uğramasın ki; farkımızı ortaya koyabilelim.

ÇAMUR ATMA SİYASETİ BİTMELİ, BİRBİRİMİZE GÜL UZATMALIYIZ…

Doğru ahlakî duruş ülkücü siyasetin kalitesini, farkını gösterir. Bu dosdoğru çizgide birbirimizi ezerek, çiğneyerek, birbirimizin omuzlarına basarak değil, omuz omuza ve yan-yana yürümeyi başarabildiğimiz ölçüde başarılı olacağız. Yarış namuslu ve ahlaklı olursa kazanan kaybeden olmaz; hepimiz kazanırız, partimiz kazanır, siyaset kazanır, millet kazanır, devlet kazanır, demokrasi kazanır…

YALANIN TALANIN SALTANATI BİTECEK…

Yolsuzlukla, yoksullukla mücadele taahhüdü ile iktidara gelen aldatma ve kandırmayı çok iyi beceren AKP iktidarı tam bir yalan ve talan saltanatına dönmüştür. Türk devlet geleneğinin genetik şifreleri ile oynanmış, azınlık ırkçılığı ve her türden bölücülük siyaseti adeta imtiyazlı bir konuma yükseltilmiştir. Bizzat başbakan ve Bakan çocuklarının içinde bulunduğu Cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlık ve yolsuzluk şebekesi adaletin pençesinden alınmış, TBMM'de sayısal çoğunluğa dayanılarak sorumlu bakanlar Yüce Divan'da hesap vermekten kurtarılmıştır. Yapanın, çalanın yanına kar kaldığı, Müslüman dindarların da pek ala hırsızlık yapabileceği gibi bir yanlış anlayış toplumda kabul görmeye başlamıştır. Yüreğimizi titreten en kutsal kavramların çözülmesine, toplumda haram-helal hassasiyetinin azalmasına yol açan bugünkü iktidar uygulamalarının yol açtığı en büyük felaketlerden birisi, belki de birincisi manevî değerlerimizin değersizleştirilmesi olmuştur.

DİNDARLIK ŞEKİLDE DEĞİL ÖZDEDİR…

Muhtevası boşaltılmış bir şekil dindarlığı içinde, iktidar ve dünya hırsları için kendilerine her yolu meşru ve mübah gören iktidar yandaşları toplumda kutuplaşma ve ayrışmayı da derinleştirmiş, milletimiz adeta birbirine düşman kamplara ayrılmıştır… Bu şartlar altında fitnenin, fesadın ortadan kaldırılması, millî birlik ve kardeşliğin yeniden inşası ülkücü milliyetçi hareketin kaçınılmaz vazifeleri arasına girmiştir. Sen-ben kavgasında kendimizi bitirirsek, tek yumruk, tek yürek ' BİZ' olamazsak; tarih bizi affetmeyecektir, şehitlerimiz bizi affetmeyecektir, en yüce mahkemenin sahibi Allah bizi affetmeyecektir!..

O halde gönül pirlerimizden Hacı Bektaş-ı Velî'nin dediği gibi BİR OLALIM, İRİ OLALIM, DİRİ OLALIM…

Süratle daha derli toplu, daha kararlı, daha azimli ve gayretli bir siyasî hareket olarak bu kutsal mücadelede yerimizi almalıyız… Sıradan üyemizden sempatizanımıza, başkanlarımızdan adaylarımıza kadar, bu davaya gönül verenleri hepimiz, hemen yarın sandığa gidecekmiş gibi heyecanla çalışmaya başladık bile… Son nefesimize kadar hızımız kesilmesin; aşkımız, Türkiye sevdamız, ülkücü heyecanımız daha da yükselsin ki; Milliyetçi Hareket'in üç hilalli sancağını iktidar burcuna dikelim…

Emperyalizmin küresel bir canavara dönüştüğü bu çağda millî devletimizi yeniden inşa etmek, sarsılan temel taşlarını yerli yerine oturtmak elbette kolay değil… Eğer millî bilgi ve bilinç kaynaklarımızı, ülkücü aydınlar kadromuzu yeniden harekete geçirebilirsek tüm engelleri birer birer aşarak, Cumhuriyetin yüzüncü yılında, 2023 Lider Ülke Türkiye hayalimiz gerçekleşecektir. Enerjimizi israf etmemek için böylesine asil hedeflere kilitlenmeliyiz…

YENİDEN MİLLÎ MÜCADELEYİ BAŞLATMALIYIZ!..

Gazi Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919'da Kurtuluş Savaşımızı başlatmak üzere Samsun'a çıkarken manzara Gençliğe Hitabesinde anlattığı gibidir tam da… 'Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.'

Bütün bu olumsuz şartlara rağmen Türk Milletinin engin vatan sevgisine, istiklal ve hürriyet aşkına inanan Gazi Mustafa Kemal, çatır çatır çöken koca imparatorluğun enkazı üzerine genç ve dinamik yeni bir devleti, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmayı başardı. Biz de bugün temelleri sarsılan Cumhuriyetimizi yeniden dimdik ayağa kaldıracak güçlü iradeye sahibiz. Yeter ki güçlü, liyakatli teşkilatlarımızla, sağlam irademizle el ve gönül birliği içinde iktidar hedefine kilitlenelim….

Milliyetçi Hareketin bilge lideri Genel Başkanımız Devlet Bahçeli'nin şu veciz sözleri hepimizin kulağına küpe olmalı:

'Hatırası yıpranmış, hayali yorulmuş ve heyecanı yenilmişler için, içten içe çürüme, içe doğru devrilip çökme mukadder bir sondur.

Ayaklarda sürüklenen iyilik dirilmeli, kucaklarda gezdirilen kötülük fırlatılıp atılmalıdır.

Teslim olmuş, pes etmiş, vazgeçmiş ve boyun bükmüş her idrak çözülmeye ve çökmeye mahkumdur. Asla teslim olmayacağız' dedi.