Burdur Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Veteriner Hekim Ömer Faruk Gündüzalp, 2022 yılı değerlendirmesi ve 2023 yılı beklentilerini içeren bir açıklama yaptı. Ülke ekonomisi açısından oldukça zorlu geçen bir yılı geride bıraktıklarını ifade eden Gündüzalp, “birçok sektörde olduğu gibi tarım sektöründe de pek çok sıkıntıya, girdi fiyatlarına rağmen, tarım çarkı zor da olsa döndü. Çarkın, rahat bir şekilde dönebilmesi için girdiler üzerindeki vergi yükü mutlaka kaldırılmalı, çiftçi daha çok desteklenmeli. Sorun belli çözümü belli. 2023 yılı, Türk tarımının şahlandığı yıl olmalı” dedi.

EN ÇOK KONUŞULAN BORSA OLDUK

Burdur Ticaret Borsası’nın, birçok sosyal projede yer aldığını, üreticinin ihtiyaç duyduğu alanlarda hizmet ürettiğini, destek verdiğini, üyelerine en kaliteli şekilde hizmet vermeyi amaçlayan akreditasyon sistemini başarıyla sürdürerek, uluslararası standartlarda hizmetler sunduğunu aktaran Ticaret Borsası Başkanı Ömer Faruk Gündüzalp, “Burdur Ticaret Borsası, 2021 ve 2022 yıllarında, 113 borsa içerisinde, üretici sorunlarını bölge ve ülke gündemine taşıyan öncü meslek kuruluşu oldu. Tarımın asli temsil mekanizması olan Burdur Ticaret Borsası, üreticimize sahip çıkmaya, üyelerimizin cesur sesi olmaya devam edecektir” dedi.

2022 YILI HEPİMİZ İÇİN ZOR GEÇTİ

2021 yılının sonundaki açıklamalarla, tarım ve gıda sektörünün hem 2021 karnesini çıkardıklarını hem de 2022 yılına dair öngörüleri paylaştıklarını dile getiren Gündüzalp, “etkisini giderek hissettiren küresel ısınma ve buna bağlı iklim değişikliği, dünyada artan nüfus yoğunluğu, beslenme ihtiyacı, yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının azalması, köyden kente göçün devam etmesi, tarım nüfusunun yaşlanması, tarım yapılan arazilerin imar veya farklı sebeplerle kaybedilmesi ve artan girdi maliyetleri gibi temel konular ışığında, hepimiz için zor geçen bir yılı daha geride bıraktık” şeklinde konuştu.

TARIMSAL ÜRETİMDE 1. GIDA ENFLASYONUNDA DA 1. OLDUK

Coğrafi konumu itibarıyla Türkiye’nin, tarımsal üretimde Dünya’da ve Avrupa’da sayılı ülkeler arasında yer aldığını aktaran Gündüzalp, “Ülkemiz; Dünya sebze üretiminde 4., meyve üretiminde 5., Avrupa’da tarımsal üretimde 1., sığır varlığında 1’nci sırada yer alıyor. Diğer taraftan, girdi fiyatlarından dolayı, gıda enflasyonunda da 1. sırada yer alıyoruz. Bu tamamen yanlış tarım politikalarının sunucudur. Gıda enflasyonunun yükselmesindeki temel nedenlerini, son 4 yıldır gerek yaptığımız açıklamalarla gerekse konunun muhataplarıyla birebir görüşerek anlattık, anlatmaya devam ediyoruz.” İfadelerini kullandı.

GİRDİ MALİYETLERİ ALDI BAŞINI GİTTİ

Girdi maliyetlerinden dolayı, tüketicilerinde ucuz gıdaya ulaşamadığını ifade eden Gündüzalp, “son 1 yılda gübre, ilaç, tohum, mazot, elektrik ve yem fiyatlarındaki artışlar, gıda enflasyonunun yükselmesinde en etkili rol oldu. Son 1 yılda kesif yem yüzde 55, mazot yüzde 93, elektrik yüzde 100, ilaç fiyatları ise yüzde 95 oranın da artış gösterdi. 2021 yılı Ağustos ayında tonu 4.570 TL olan üre gübresi yüzde 183 artarak, 2022 Aralık ayı itibarıyla ton fiyatını 12.940 TL ile kapattı. Maliyetlerdeki artışlar, üreticimizin gelirinin düşmesine sebep oldu. Diğer taraftan, tüketicimizin tarım ürünlerine ödediği fiyatlardaki artışın önemli bir kısmı ise üretici ile market arasındaki farktan kaynaklandı. Kısacası, maliyetler düşürülmeden, üretici ve tüketici arasındaki makası daraltmadan, ucuz gıdaya ulaşılması uzun süre mümkün gözükmüyor” diye konuştu.

TAHIL İTHAL EDEN ÜLKE OLDUK

Türkiye’nin, 26 milyon hektarlık tarım alanına sahip olmasına rağmen, Temmuz-Kasım döneminde, Rusya’dan en çok buğday ithal eden ülke olduğunun altını çizen Gündüzalp, “kendi üreticimizi desteklemek, daha çok üretmesini sağlamak yerine, 2022 yılında pirinç ithalatı, Ayçiçeği yağının ikamesi olabilecek kanola, aspir, mısır, soya ve palm yağında gümrük vergisi sıfırlandı. Kendimize yetmeyeceği için, tereyağı ve Kırmızı et ihracatı yasaklandı. Üreticimizin elektrik borçlarının sıfırlanması gerekirken, ödenemeyen elektrik faturaları için sıfır faizli kredi verildi. Bir zamanlar kendi kendine yeten ülkeler arasında yer alan Türkiye, işte bu saydığım nedenlerden dolayı arpa, buğday, pirinç, mısır ve daha birçok tarım ürünü ithal eder oldu” ifadelerini kullandı.

PANDEMİ SÜRECİNDEN DERS ÇIKARMADIK

Türkiye’nin, potansiyeli açısından bakıldığında, Dünya'nın lider tarım üreticilerinden biri olmayı en başından beri hakkettiğini vurgulayan Gündüzalp, “Pandemi süreci, gıda arzı ve güvenliğini net bir şekilde gözler önüne serdi. Ama ne hikmetse hala daha bu durumdan ders çıkarmadık, çıkarmamak için de inat ediyoruz. Bizler, ülke olarak tarımsal ve hayvansal üretimi maksimum seviyede artırmamız lazım. Çünkü, gün gelecek artan nüfusla birlikte tarım yetersiz kalacak, insanlar doymayacak. Tarım geçmişi güçlü bir ülke olarak, bunu başarmak çok da zor değil. Üreticimiz hiçbir zaman üretimden korkmadı. Maliyetlerden dolayı yılmadı, bıkmadı, üretimine devam etti” dedi.

KURAKLIKLA İMTİHAN EDİLİYORUZ

Girdi maliyetlerinin yanı sıra ülkeyi ve üreticiyi tehdit eden diğer bir sorunun, kuraklık olduğunu vurgulayan Gündüzalp, “2019 yılından bu yana Eylül, Ekim ve Kasım ayları yağışları normallerin altında gerçekleşiyor.2022 Eylül ayı yağışlarında mevsim normallerine göre yüzde 23 azalma görüldü. Yine sıcaklık verilerine bakıldığında 2022 yılı eylül ayı son 52 yılın en sıcak 7. Eylül ayı olarak gerçekleşti. 2019 yılından bu yana Eylül, Ekim ve Kasım ayları yağışları normallerin altında gerçekleşiyor. Bundan dolayı, ülkenin büyük bölümü, şiddetli kuraklık yaşadı. Ocak ayındayız ve hala beklenen yağışlar olmadı. Yetkililer acaba kuraklıkla ilgili bir durum eylem planı hazırladı mı?” diye konuştu.

Kendilerine iletilen sorunları rapor haline getirerek, gerek Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne, gerek Tarım Bakanlığına, gerek Ticaret Bakanlığına ve gerekse milletvekillerine sunduklarını ve çözüm aradıklarını ifade eden ve Gündüzalp, tarımda kronikleşen sorunların üzerine acilen gidilmesi gerektiğini ifade ederek, 2023 yılı beklentilerini şu şekilde sıraladı:

Tarım ve Orman Bakanlığı, süreklilik ve verimlilik arz eden, üretimi, üreticiyi ve katma değeri ön plana çıkarın bir tarım politikasını biran evvel devreye sokmalı.

Her bölgenin kendine has ürünlerine destek verilerek, havza bazlı üretime teşvik edilmeli.

Tarımsal destekler yılın başında açıklanmalı, ekim planlamasıyla ülkenin ihtiyacı olan ürünler ekimi teşvik edilmeli. Ve bir sonraki ürün tohumu tarlaya düşmeden, çiftçinin üretim maliyeti hesaplanarak, nakit ihtiyacının en çok olduğu zamanda ödenmeli.

Arazilerin daha fazla bölünmesinin önüne geçilerek, arazi toplulaştırma çalışmalarına hız verilmeli. Marjinal tarım arazisi haricinde, işlenmeyen tarım arazileri, yine tarımla uğraşan, tarımla iştigal olan kişilere devredilmeli ve mera niteliği taşıyan alanların tespit ve tahdit çalışmaları ivedilikle tamamlanmalı.

Küçük aile işletmeciliğinin sürdürülebilirliğini sağlamak adına kadın ve gençler daha çok desteklenmeli.

Kooperatifçiliğin geliştirilmesi için kuruluş ve yönetimleriyle ilgili kanunu yeniden düzenlemeli, yöneticilerine mutlaka tüm şahsi varlıklarıyla sorumluluk getirilmeli.

Gıda ve yem güvenliği, halk sağlığı, ürün sağlığı ve hayvan sağlığını sağlamak amacıyla, tohumdan soframıza tüm zincirde etkin bir denetim sisteminin devreye alınmalı, market yasası biran evvel çıkarılmalı. Tarımda üretim azaldığı için fiyatlar yükseldiğinde, üreticiye ithalat sopası gösterilmemeli, gümrük vergileri sıfırlanmamalı. Ayrıca et ve sütte fiyat istikrarı sağlanmalı.

Çiğ süt fiyatını baskı altında tutarak süt-yem paritesine müdahale edilmemeli, parite bozulduğunda, çiğ süt fiyatları o günün şartlarına göre güncellenmeli.

Sözleşmeli tarım modeli desteklenmeli.

Çiftçilerin kullandığı ana girdiler üzerindeki vergi yükü, mutlaka kaldırılmalı.